İSLAM MEDENİYETİ TEKRAR NASIL OLUŞUR?
Zamanı lineer değil de dairevi kabul eder ve aynı şartları –belki imkanları- oluşturabilirsek İslam medeniyeti tekrar oluşabilir.
İslam Medeniyeti her şeyden önce belirli bir İslam düzenine dayalıdır. İslam’daki düzen öncelikle iyi kavranmış iktisadi bir düzenlemedir. Emek ve alınteri ile kazanılmamış getirinin helal sayılmadığı bir hadisedir. Yani “Rant”ın yasak olması, insanın insanı sömürmemesi İslam’ın başta gelen ilkesidir.
Medeniyet toplum sistemi üzerine kurulur. Zihinsel çabalar da sistem ile birlikte gelir. Zaten düzeni kurarken iman üzere gidiyorsun, düzeni başka türlü kuramazsın. İslam’da bu düzen devlet gücü, devlet zoru ile değil, onların düzenlemesi ile yapılıyor. Kişilerin kendileri kendi istekleri ile bunu yerine getiriyorlar. O seviyeye ulaşmanın yolu ise eğitim. Bir düzen işidir İslam. Toplum-inanç-siyaset-iktisat sıralamasından geçerek ortaya çıkan bir medeniyet biçimidir. Bu aşamaların her birinde dinin doğru anlaşılması ve rengi çok önemli.
Batı bu ülkede 1830’larda kolejlerini açtı. Harput’ta hem ABD, hem Alman, hem de Fransız kolejleri var cumhuriyete kadar. Burada okuyanlar dil öğrendikten sonra o kültürle temasa geçti ve o kültür neye ihtiyaç duyulacağını öğretti. O kültür sizin hayat biçiminizi şekillendirdi. Örneklendirmek mümkün.
Dilin ortadan kalkmasının ilk adımı yazıyla olmuştur. Peyami Safa, “Yeryüzünde milli kütüphanesine girip de iki satır okuyamadan çıkan tek nesil bizim neslimizdir” der. Cumhuriyet neslini kastediyor. Geçmişle bağınız olmadan geleceğe adım atamazsınız. Sonra da 70-80 senelik geçmiş bilgisi ile insanlara mütefekkir ol diyoruz.
İnsanın varlığı hafızasındadır. Hafızasını kaybetmiş biri, kamil manada insan olmaktan çıkar.
Genç ve tecrübesiz insanların çok sorumlu mevkilere bir an önce gelmelerine çok dikkat etmek gerekir. Enver Paşa’nın Abdülhamit’e “Biz Balkan devletlerini barıştırdık” demesine karşılık, Abdülhamit de “30 yıldır ben onları birbiriyle kapıştırdım” cevabını vermiştir. Bu Balkanlar’ı elimizde tutmamızı sağlıyordu.
İslam’da kula kul olunmaz. Başka bir deyişle insanın insanı sömürmesi yasaktır. Bunun sembol adı faizin yasak olmasıdır. Yani bu iş bankaya gidip para yatırıp daha fazlasını geri almak gibi teknik bir konu ile izah edilemez. Buna şimdi rant deniyor. İkisi birbirine zıttır.
Büyük medeniyetlerin sona ermesi topyekün ortadan kalkması anlamına gelmiyor elbette. Şurada burada o medeniyete ilişkin bir yaşama tarzı bölük pörçük de olsa devam ediyor. Hani “tam bir İstanbul beyefendisi” deriz ya, işte onun gibi.
Niyet önemli ama işi bilmekte en az niyet kadar önemli. Toplumlar insanların niyetlerine göre şekillenmiyor her zaman. Niyet etmediğiniz bir istikamete de yönlendirebiliyorsunuz. İttihat ve Terakki, Türkiye’yi batırmak için ortaya çıkmamıştı.
Çağdaşlaştırma hamlesi Türkiye’yi geleneklerinden iyiden iyiye koparmıştır. Bu çağdaşlaştırma hamlesi, sermayeci dünyaya iyice bağlanmak anlamına geliyor. Siz de sermayeciliğe ayak uydurduğunuz ölçüde çağdaşlaşıyorsunuz. Çağdaşlaştığınız ölçüde de İslam medeniyetine uzak düşüyorsunuz.
Sermayeciliğin çağımızda aldığı biçim küreselleşmedir. Küreselleşme emperyalizmin yeni adıdır. Emperyalizm ad olarak tatsız bir hal alınca onun yerine küreselleşme çıkarıldı. Cemil Meriç’ten ödünç bir kavramla küreselleşme “bukelemun” bir kelime.
Artık “Küreselleşme parıltısını yitirmeye başladı. Yeni gümrük vergileri ve ticari engellemeler sonucu ikili ve ticaret müzakerelerinin durma noktasına geldiğini” belirtip, Trump’ın da tuz biber olduğunu belirtelim..
İslam medeniyetinin bıraktığı bir malzeme bolluğu var. Bu medeniyet elbette Müslümanlıkla aynı şey olmamakla birlikte Müslümanlıktan türemiştir. Şimdi O din duruyor. Medeniyet çerçevesinde değil ama tek tek bireylerin hayatında varlığını sürdürüyor. Bu dinin bildirdiklerinden İslam dininden doğmuş olan medeniyetin bıraktıklarından hareketle yeni bir medeniyet modeli inşa edilebilir.