Okuma Seferberliği
Osmanlı Devleti 1299 yılında şekillenmeye başlamış, tarım toplumları için gerekli değişimleri yaşayarak 1908 yılına kadar gelmişti. Bu süre içerisinde köklü bir zihniyet değişikliğinden bahsedemeyiz zannederim. Ancak Osmanlı’da ilk ciddi değişim 1908 yılında 2. Meşrutiyet’le başlamıştır. Bu tarih İttihat ve Terakki’nin Abdulhamit’i tahttan indirmesinden sonra ciddi anlamda yönetime yerleşme tarihinin de başlangıcıdır. Bu ekip 1909 yılında yaptığı ikinci bir darbe ile yönetime en geniş anlamda sahip olarak 1918 yılına kadar ülkeyi tek başına yönetmiştir. Ancak Cumhuriyet’i kuran kadroların tamamına yakını da bu dönemde yetişen insanlardır. Bu kadro içerisinde Batıcı olmayan kimse yoktur kanaatimce. Bununla beraber bu kadronun hepsinde de bir Osmanlı damarı vardır.
1908 ve 1909 tarihleri Osmanlı’da çok önemli sosyal değişimin de tarihleridir. Bu değişimin toplumsal bir mahiyet alması için; Ziya Gökalp, Ömer Seyfettin, Abdullah Cevdet, Celal Nuri İleri gibi kalemlerin özel çabalarını görmekteyiz.
Bu değişimde en zayıf halka zannederim kadınlar halkasıydı. Çünkü okur-yazarlığı zaten sınırlı olan bir toplumda kadınların okur-yazarlığı daha da yetersizdi. Hele hele Birinci Dünya Savaşı ve onun bir halkası olan 1915 Çanakkale Harbi’nde ülkenin daha çok okur-yazar kadrolarından 253 bin şehit verilince, beşeri sermayesinin önemli bir kısmını kaybetmiş, bu arada yalnızlaşan toplumun kadın sınıfı da bir hayli sıkıntı çekmişti. Çalışmak için okur-yazarlığı olmadığından bir hayli güçlükler yaşamıştı o dönemin kadınları.
Denebilir ki ülkemizdeki okur-yazarlık sorunu uzun bir süre yeterince çözülemedi. Gün oldu anne-babalar kız çocuklarını okula göndermedi, gün oldu devlet içine yerleşmiş mütegallibe bir kadro başları kapalı diye kızları okullara almadılar.
Şimdi artık “Okuma Seferberliği” adı altında önemli aksiyonlar tertip ediliyor. Okumanın önemi üzerinde ciddiyetle duruluyor.
Halk arasında “bunama” olarak bilinen Demans hastalığı ile Parkinson ve Alzheimer hastalıklarına yakalanmamak için nörologların tavsiye ettiği en önemli önlem “ağır olmamak kaydıyla spor ve okumadır” diyorlar. Beyindeki bir takım bağlantıların hareket enerjisini sağlayan uyarıcılar olarak genellikle spor ve okumayı tavsiye ediyorlar.
Demans ileri yaşlarda, diğer ikisi ise gençlik döneminden sonra her zaman görülebilecek hastalıklar olarak bilindiğinden, çare olarak gösterilen spor ve okumanın önemi kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.
Okuma alışkanlığımızın teknolojiye yenilmesine fırsat vermemeliyiz. Bu konuda kültür müdürlüklerine, kütüphane müdürlüklerine ve yazarlara önemli görevler düşmektedir. Özellikle yazarlar, hele hele şairler spor olsun diye değil, hakikaten insanları okumaya cezp edecek eserler vererek okuma seferberliğine katkı sunmalıdırlar.
NEVZAT ÜLGER