YAHYA KEMAL MUHAFAZAKARDIR FUAT SEZGİN DEĞİLDİR
27 Mart 1994 yerel seçimlerinin ardından başta İstanbul ve Ankara olmak üzere birçok il belediye yönetimlerinin Refah Partili olması nedeni ile “Türkiye muhafazakarlaşıyor” algısı oluşturulmuştu. Hatta 3 Kasım 2002 seçimleriyle birlikte genel seçimleri AK Parti’nin kazanması üzerine de bu söylem artırılarak devam etmişti.
O dönemde medyada amiral gemi diye ünlenen gazetenin bir yazarı; “Cuma namazına gidenlerin oranının %65’leri bulduğunu söyleyerek, bunun Türkiye için bir tehlike olduğunu” yazmıştı. Halbuki şimdi bu oran %75’leri aşıyor.
Kendilerine sosyalist diyen bir kitle için bir ilin lokantalarında içki servisi yoksa o il “muhafazakarlaşıyor” algısı kaçınılmaz oluyor. Hatta bir sosyalist hanım, kendi yaşam alanına tecavüz ediliyor düşüncesiyle, beş yıldızlı otellerdeki bayanların ve erkeklerin ayrı ayrı havuzlarda yıkanmalarını “muhafazakarlık” diye nitelemişti.
Bu hafta bazı esnaf ve sanayicilerle görüştüm. Gördüm ki bu muhafazakarlık düşüncesi hiç de doğru değil. Bu esnaf ve sanayiciler muhafazakar anlayışı değil, “liberal” anlayışı istiyorlar. Diyorlar ki; “ülke içinde de, ülke dışında da rekabet etme şansımızın olabilmesi için liberal anlayıştaki politikaları şart görüyoruz.” Demek ki ideolojik nitelemelerin gerçek hayattaki karşılıkları Batı dünyası üzerinden tespitler için gerçek olması doğrudur ve isabetlidir. Çünkü bu tespitler daha çok Batı toplumu üzerinden yapılan tespitlerdir. Aynı zeminin Müslüman kitlenin yaşadığı zeminler için doğruluğu ise biraz netamelidir herhalde.
Sosyal devlet istemenin nasıl sol fraksiyonlarla sınırlı olduğu iddia edilemezse, ticarette de liberal politikalar istemek kapitalizmle ilgili olamaz. Sosyal politikaların daha çok liberal iktidarlar döneminde uygulandığı göz ardı edilmemelidir.
Biraz köşeli bir ifade olacak ama gerçektir ki; “Türkiye’de hiçbir mesele yoktur ki dinle ilgisi olmasın. Siyasette de din belirleyicidir.” Aksi düşüncede olan varsa 1950 yılından bu yana yapılan seçimlere ve seçimlerde kullanılan jargonlara dikkatle baksın. Demokrat Parti, Adalet Partisi, Doğruyol Partisi, Anavatan Partisi, Refah Partisi ve AK Parti çizgileri neyle izah edilir. Türkiye’de ana gövde denen “toplumsal merkez” bürokratik merkezden daha farklıdır.
Konuyu örneklendirmek ve renklendirmek açısından ifade edelim ki; Yahya Kemal, Mehmet Kaplan, Halil Cin muhafazakardır ama Mehmet Akif, Sezai Karakoç, Necip Fazıl ve Fuat Sezgin ise çıkış arayan düşünürlerdir. Elbette iki kategoride sayılan insanların hepsi de Müslüman’lar ama dinden anladıkları ile uygulamalarda öngördükleri farlıdır. Remzi Arık’ın nitelemesiyle, coğrafyanın vatana dönüşmesi ile vatan üzerinde yaşayan insanların mutlulukları üzerine farklı düşünceler serdetmişlerdir.
NEVZAT ÜLGER