YENİDEN YAPILANMA VE İSTİKRAR
İktisadın gayesi, maddi tatmini azamiye çıkarmaktan ziyade, insanların maddi eğilimlere esir olmasını önleyerek büyümenin sağlanmasıdır. Ülkeyi yöneten ve yönetecek insanların iyi niyetli oldukları kabul edilmeli, fakat kötü niyetli olanların bile istismar edemeyecekleri kadar açık ve kolay anlaşılır mekanizmalar kullanmalıdır.
Ekonomide istikrarlı bir büyümenin devamı açısından, enflasyonun makul düzeye çekilebilmesi ve ekonomik tüm kaynakların etkin kullanılabilmesi için tüm kamu kesiminin senkronize bir şekilde çalışması gerekir.
Bir diğer “olmazsa olmaz” konu da toplumsal uzmanlaşmadır. Ekonomide uyumu yakalamış bir siyasi irade ve onun kolları mesabesindeki kamu kuruluşlarının dakikliği, dünya ekonomik skalasında ülkeyi bir veya birkaç basamak yukarıya taşır. Bunun için de tümüyle denetlenebilir etkin bir yapılanmanın işletilmesi şarttır. Mesela yatırımcıya arsa tahsisi konusunda birinci derecede yetkili ve görevli milli emlak uygulamaları yatırıma teşvik görevini yerine getirebiliyor mu acaba? Sırf bu konu girişimleri geciktirmesi bir yana bazen caydırıcı da oluyor. Benzer uygulamalar diğer kurumlardan da gösterilebilir.
Ülkenin alt yapısının oluşturulması açısından gerekli olan yatırımların bütçeye yük olmaması için, mevcut sözleşmeler yeniden gözden geçirilmeli, tetikçi ekonomistlere oldukça dikkat edilmelidir. Küreselleşme egemenlerinin acımasızlığı dikkatten uzak tutulmamalıdır. 15-20 yıllık rahatlamaya karşı ülkenin geleceğini tehdit eden sözleşmeler yeniden yapılandırılmalıdır.
Maliyet girdileri olarak, enerji, vergi, SGK giderleri ve döviz kurları konusunda oldukça dikkat gerektiği malumdur. Enflasyon-döviz kuru- faiz etkileşiminin en aza indirilmesi gerekir. Bunun için “Katılım Bankası” enstrümanları cesurca sisteme alınmalı değil midir acaba? Son yıllarda en çok kar eden kuruluşların klasik bankalar olduğu unutulmamalıdır. Bu anlamda bankalar “yatırım için” kredi vermektense daha çok, konut ve araç kredisi ile inşaat yap-sat firmalarına garantili yollarla kredi vermeyi tercih ettikleri biliniyor. Bankalar hem inşaat firmalarına, hem de konut alıcılarına kredi verdiğinden bir konutun fiyatı 3 kat artıyor. Parayı da bankalar kazanıyor. Bu konuda Halk Bankası, Vakıflar Bankası ve Ziraat Bankası’nın hem Katılım bölümleri hem de klasik bölümleri bankacılıkla ilgili sayılan bütün pürüzleri gidermekte/regülasyonda çok fonksiyonlu olarak çalıştırılabilirler.
Unutmayalım; demokrasi elitlerin rejimi olmadığı gibi, üstünlerin hukukunun da geçerli olduğu bir sistem olmamalıdır. Doğru, devletin milleti olmalıdır ama milletin de devleti olmalıdır. Kitleleri nesne durumuna düşürmemek için unutulmasın ki;
“Dost bi-perva felek bi-rahm devran bi-sükun
Dert çok hem-dert yok düşman kavi tali zebun.”(Yavuz Selim)
NEVZAT ÜLGER