YÜKSEK ZEKÂLI ÇOCUKLAR ÜZERİNE
Daha önce yüksek zekâlı çocuklarla ilgili olarak birkaç makale yazmıştım. Ülkelerin kalkınmasının elbette topyekün çalışmakla olacağını ancak nitelikli kalkınmanın da nitelikli insanlarla olacağını kabul etmek gerekir. Bu konuda Milli Eğitim Bakanlığı tarafından başlatılan bir proje, geç kalınmış da olsa sevindirici oldu doğrusu. Çünkü resmi rakamlar Türkiye’de 600 binden fazla üstün zekalı çocuk olduğunu söylüyor.
Milli Eğitim Bakanlığı IQ’su “130 ile 165” arasında değişen 621 bin 75 dahi çocuk keşfedilmeyi bekliyor diyor. Bakanlık son yıllarda bu konuda yeni projeleri devreye sokarken bazı illerde okullar açmaya başladı. Ancak yıllardır bazı ülkeler Türkiye’de kurdukları vakıflar ile bu amaç doğrultusunda Türkiye’nin hazinelerini çalıyor. MEB’in Bilim ve Sanat Okulları’nda (BİLSEM) eğitim gören dahi çocukları yıllığı 50 ila 100 bin TL arasında değişen kendi okullarında ücretsiz olarak okumaya ikna eden bu kuruluşlar, çocuklarını kendi okullarına vermek istemeyen ailelere de belli oranlarda maddi yardım teklif ediyor. “Neden bu çocuklar zorla alınmak isteniyor?” Çünkü onlar nitelikli kalkınma için yüksek zekâlılara ihtiyaç olduğunu görüyorlar.
Türkiye’de lise eğitimini tamamlayan bu çocuklar daha sonra yeteneğine göre ABD, İsrail, İngiltere ve Almanya gibi ülkelerin üniversitelere gönderiliyor. Burada ise belli şirketler veya vakıflar devreye giriyor ve öğrencinin yurtdışında eğitim gördüğü süre boyunca tüm masrafları karşılanıyor. Öğrencilik döneminde bu şirketlerde staj imkânı da veriliyor. Mezun olduktan sonra ise öğrenciye üstü kapalı olarak “Size yıllardır yatırım yaptık. Sıra sizde” mesajı veriliyor. Böylece bu öğrenciler Türkiye’nin elinden alınıp kendi ülkelerinin hizmetine sunulmuş oluyor. Türkiye’nin kendi hazinesi başkasının lehine, kendisinin aleyhine kullanılmış oluyor.
Milli Eğitim Bakanlığı yetkilileri ise özel yetenekli çocuklar için yeterli imkânın sağlanmasında geç kalındığını kabul ediyor artık. Şöyle söylüyorlar; “Türkiye’nin bu konuda attığı adımların yetersiz kalması bazı ülkelerin buraya yoğunlaşmasına sebep oldu. Şu anda Türkiye’de üstün yetenekli çocuk sayısı bizim tahminimizce 600 binin üzerinde. Keşfedilmeyi bekleyen çok çocuğumuz var. Bu çocuklar bizim hazinemiz. Bunları hiç kimseye kaptırmadan bizim şekillendirmemiz ve bu gücü bizim yönetmemiz lazım. İnşallah İstanbul’da yeni açtığımız ve açmayı planladığımız okullarla önümüzdeki yıllarda daha iyi bir gelecek bizi bekliyor diyebiliriz.”
Sürekli geçmişi yaşadığı için önünü bile göremez hale gelen şişkin egolardan kendimizi ayırmalıyız. Hamaset yapmak belki bir şeydir ama çok şey değildir. Doktrinden değil hayattan beslenmek gerektiğini hayat bize ağır bir faturayla gösterdi.
Son kullanım tarihini tamamlamış bazı düşünce ve davranışların hala bir inat kümesi olarak varlığını sürdürmelerine artık izin vermemeliyiz. Sağlıklı düşünmek için bilime ve bilgiye olan ihtiyacı bu üstün zekâlı çocuklar daha çabuk sağlarlar.
NEVZAT ÜLGER