YEREL SEÇİMLER ÜZERİNE
Zaman zaman içeriden ve dışarıdan yapılan baskılar sonucu zor pozisyonlara sokulsa da artık Türkiye bölgesinde ve dünya genelinde hatırı sayılır bir güce sahip. Genç nüfusuyla dikkat çekiyor ve güçlü olmanın önemli bir gereği olarak dünyada sayılı bir ordusu var. Bu hafta eğitim ve öğretime başlayan oniki sınıflı mecburi öğretime devam eden öğrencilerin sayısı 18 milyondan fazla.
Yönetimlerin mutluluk ve refahı halkın tamamına taşıması gerekiyor. Şu anda Türkiye’nin %78’lik büyük bir çoğunluğu bireysel borç sarmalı kıskacında. Önce ailevi ve çevresel baskılardan dolayı bir takım maddi şeylere sahip olmak için banka kredileri yoluyla borçlanmak zorunda hissediyor kendisini. Sonra da bu borçlarını ödemekte oldukça zorlanıyor. Çoğunluklada hoş olmayan neticeler çıkıyor ortaya. Zaman zaman dağılan ailelerin olduğunu görüyoruz maalesef.
Değişiklik olmazsa Mart 2019’da yapılacak yerel seçimlerde öne çıkacak tercih nedenlerinin birincisi yerel hizmetler ise ikincisi de uygulanan genel ekonomik kararların kişilere neler kazandırdığı ile ilgili olacaktır. Merkezi hükümetin yaptıkları önemlidir ama yerel yönetimlerin yaptıkları ve toplumun yerel yöneticiler hakkında düşündükleri seçimlerdeki tercihlerinde çok daha önemlidir.
Kibirli olmak belki yöneticilerin kendi tercihleri ama seçmenler kendileri ile temas kurulmasından hoşlanıyor. Neticede seçmenin tayin ettiği bir görevlinin kendisine karşı afralı-tafralı davranışlardan hoşlanmıyor. Seçmen özgür ortamları önemsemektedir. Topluma karşı dile getirilen ifadelerle, yapılan anketlerdeki tespitlerin çeliştiğini çok rahat görebiliyoruz. Spot bir cümle ile ifade edersek; hürriyet, kimlik siyasetinin önünde görünüyor.
Evet, siyaset bir gelecek pompalama işidir ama beklentilerin yeterince yerine gelmemesi farklı sonuçlar doğurabilir. Söylemlerde dile getirilen şeylerin gerçekleşme oranın kabul görmesi şarttır.
Birçok siyaside “bürokratik davranış” görmeye başladı toplum. Halbuki “yasak/olmaz” kardeşim tahkirinden ziyade, siyasetçi çözüm üreten olmalıdır. Her tarafı görünür olan bir konuda seçmen niye siyasetçiye gitsin?
Topluma ne faydası varsa, bazı siyasi partilerin baskı yapmayı disiplin diye sunmalarının artık kabul görmediğini son seçimlerde çok rahat gördük.
Güç dediğimiz şey saat pili gibidir, kullanıldıkça ömründen birazı gider. Gerçekleşmeyen her beklenti, seçilmiş olanların her olumsuz davranışı bu güçten belli bir miktarını azaltır. Unutmayalım; aylık geliri 1604 lira olan seçmenle aylık geliri 100.000 lira olan seçmen aynı partiye değişik saiklerle oy verebiliyor. Yani homojen bir seçmen kitlesi oluşturmak artık çok zordur. Homojen davranışlara uygun seçmen oranını %40 olarak gösteriyor anketler. Geride henüz %60 duruyor. Hatta geçen gün İstanbul’dan gelen bir arkadaşımız bu oranı daha değişik olarak ifade etti.
Yerel seçimler için adaylar belirmeye başladı. Ne çare ki 12 Eylül 1980 darbesinden bu yana adayları seçmen belirleyemiyor. Yoksa Türkiye’de belediye başkanlığı koltuklarında başka isimlerin olacağına kesinlikle inanıyorum. Seçmen yerine gelmeyecek beklentiler peşinde koşturulursa, hem yarışta gerilere düşme tehlikesi var hem de şehirlere cidden yazık oluyor. NEVZAT ÜLGER