ÜRÜN GÜZELLEMESİNDEN EKONOMİYE
Ayçekirdeği (çiğdem) Trakya’da bol yetiştirilir.
Ananas nerde yetişir?
Fındık niçin özellikle Karadeniz bölgesinde yetişir de Antalya’da yetişmez?
Çay deyince akla hemen Rize gelir.
Domatesi, Rusya niçin bizden alır da kendisi yetiştirmeyi düşünmez?
Bizde yetişen muz ile Afrika’da yetişen muzun tadı aynı mıdır?
Karadeniz’den çıkarılan somon ile İskandinavya’dan getirilen somonun fiyatının farklı olması sadece uzaklığıyla ilgili değildir her halde.
Tüketiciler niçin Karadeniz hamsisini tercih eder de Marmara’dan çıkan hamsiyi tercih etmez? (Balık kültürüm yetersiz)
Çin’den getirilen sarımsak daha ucuz ve gösterişli olduğu halde marketlerde niçin Taşköprü sarımsağı, yüksek fiyatına rağmen tercih edilir?
Kayısı deyince Malatya,
Karpuz deyince Adana ve Diyarbakır,
Üzüm denilince İzmir, Manisa ve Elazığ akla gelir.
Şeftali deyince Bursa öncelikle akla gelir de başka yerler niye gelmez?
Meksika’da yetiştirilen pirincin kalitesi ile Tosya’da yetiştirilen pirincin kalitesi aynı mıdır? Güzel Osmancık’ı nasıl tatmaz insanlar.
Ürünler aynı olduğu halde farklılıkları ortaya koyan, belirleyici olan nedir? Şu bölgede yetişen ürünün kalori ve protein oranı ile diğerinin arasındaki oran aynı mıdır?
Ürün aynı, tercih farklı; sebep, kalite. Kalitede belirleyici olan, toprak ve iklim. İklim, sadece coğrafi bir terim değil; sosyolojinin iklimi yok mu?
İskoçlar cimridir; ama Türkler vericidir.
Türk paylaşır; ama Alman paylaşmaz. Alman usulü ödemenin ne olduğunu hepimiz biliriz.
Niye Karadeniz insanı tez canlıdır da Güney insanı daha ağır hareket eder? Sabır, saygı, güven, sevgi, dürüstlük bütün ülkelerde ve coğrafyalarda aynı oranda mı insan yaşamına yansımıştır?
Sanayi devrimi, ardından gelen kentleşme süreci ve son olarak küreselleşmenin kuşatıcılığı karşısında toplumsal direnç mekanizmasını kuvvetlendirmekten başka çare yoktur.
Mümtaz Turhan; toplumdaki bu değişim kapasitesini kültür değişimi başlığı ile değerlendirir. Orada ayrımı yapılan ve değişimi kaçınılmaz olan maddi ve manevi kültür unsurları iyi kontrol edilemezse devletin insan unsuru ciddi şekilde sarsılabilir diyor.
Bugün pek çok Avrupa ülkesinin güçlü teknoloji veya daha yüksek bir milli gelire rağmen içinden çıkamadığı sorun da budur. Kendilerine uygun bir değerler sistemini kontrol edememek.
Bu noktada Erol Güngör’e kulak verebiliriz. Güngör o yıllarda küreselleşme süreci kendisini gösterirken batılılaşma/modernleşme olgusu hakkında “tekniğini alalım gerisini bırakalım” diyenlere özetle şöyle diyordu: “Üretilen aslında o tekniğin bir ürünüdür, tekniğin de nasıl üretildiğini almak gerekir.” İşte bu noktada Güngör, kendi kültürel sistemimizi güçlü ve dışarıdan gelecek saldırılara karşı dirençli kılabilirsek, endişeleri ortadan kaldırabiliriz diyor.
Alınan tedbirler şu an için likidite sorununu çözdü. Bu da kur üzerinde olumlu etki yarattı. Makroekonomik temellerle, cari açıkla, bütçeyle ve enflasyonla ilgili uzun vadeli en azından orta vadeli bir perspektif ortaya konulmalı. NEVZAT ÜLGER