NİÇİN DİYANET TV?
Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde oluşturulan “Türkiye Diyanet Vakfı”, ‘Diyanet TV’ adıyla bir kanal kurdu diyor yazılı medya. Vakıf da kendi mevzuatı içerisinde oluşturduğu bir şirket vasıtasıyla RTÜK’ten yayın lisansı alarak gazete ve dergi de yayınlayabilecek.
“Diyanet TV” adıyla kurulan kanal, kamu yayıncılığı ilkelerinden bağımsız şekilde sadece RTÜK ilkelerine göre dini içerikli özel televizyon yayıncılığı yapacak.
Ben bu teşebbüsün gerekli ve gecikmiş bir girişim olduğu kanaatindeyim. Çünkü “cemaat, tarikat” işleyişlerinde bir yerlerin ölçüler belirleyip görüş serdetmesi gerekiyor. Zira bir kısım insanların yaptıkları çirkin (dinle bağdaşmayan) söz ve davranışlarından bütün cemaat ve tarikatlar kadar toplumun inançlı kesimi de sıkıntı çekmektedir.
Elbette böyle bir yapılanma hiçbir zaman sivil hareketleri engellemek adına değil,”paralel din” oluşturma gayretlerine karşı olmalıdır.
Konu ile ilgili olarak iki din görevlisinin yazdıklarına bakalım:
“Adam toplamak isteyen de dini kullanıyor; para toplamak isteyen de dini kullanıyor; makam mevki kazanmak veya yükselmek isteyen de dini kullanıyor; birilerine kin duyan da, öfkesini boşaltmak isteyen de, ezen de ezilen de hep dini kullanıyor.” ( Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı/ İstanbul Eski Müftüsü)
“Tarikatların, cemaatlerin ve dinî yapıya katkı sağlamak isteyenlerin Diyanet İşleri Başkanlığı veya başka bir kurum tarafından denetlenmesinden başka bir çare yoktur. Eğer böyle bir denetleme mekanizması kurulursa bunlar hedeflerinin ne olduğunu açık ve şeffaf olarak ilan ederler, üye sayılarını ve ekonomik güçlerini deklare ederek hizmet ederlerse elbette katkı sağlarlar” diyordu. Hocamız şu önemli uyarıyı da yapmıştı: “(Cemaatlerin) ne ekonomik güçlerinin ne insan güçlerinin ne hedeflerinin belli olduğu karanlık bir güç sahibi olmaları her zaman potansiyel olarak bir tehlike olmaları sonucunu doğuracaktır. Onun için devletin bu manada adımlar atması gerekiyor.” (Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz/İstanbul Müftüsü)
Bu TV’ye ihtiyaç var. Çünkü İslam’da Ruhban Sınıfı yok ama birileri kendilerini adeta “dinin sahibi” adına hareket ettiğini söylüyor.
İslam’da endüljans belgesi yok. Hakkıyla tevbe ettikten sonra bütün günahlar affolunur. Ama birileri ancak kendilerine bağlanılması halinde günahlarının af olunacağını söylüyor.
İslam’da afaroz yok. İslam dogmatik değil, skolastik düşünceye yer vermez. Ama birileri yeni bir şey üretmeyi “küfür”le denk saymayı din üzerinden söylemeye devam ediyor.
Çünkü dini gruplar, cemaatler ve tarikatlarda baştaki lider her şeydir. O, kutsal bir kişidir, her şeyi bilir ve ahrette de kurtarıcıdır.
‘Bizim şeyhimize gelmiş-geçmiş bin yılın ilmi verildi’ adeta bir mottodur. Tabi kimse de sormaz; böyle bir ilim varsa, başka şeyleri araştırmaya ne gerek var? Ama gelişen dünya karşısında İslam dünyasının durumu hiç sorgulanmaz.
Diyanetin bu girişimi hayırlı bir teşebbüstür ve sivilleşmeye değil, deviyant türü davranışlara karşıdır.
NEVZAT ÜLGER