SERBEST PİYASA-FİYATLAR-LİYAKAT
Eskiden arz da talep de ihtiyaca göre oluşuyordu. Yer yer sapmalar olsa bile bu kural işliyordu. O dönemlerde ve işin aslında da acaba; fiyatlar bu arz ve talebe göre mi oluşuyordu, yoksa fiyatlar mı bu arz ve talebi belirliyordu? Yani talebin artması halinde de, arzın artması halinde de veya tam tersi durumlarda da fiyatlar oluşuyordu. Burada dikkat edilmesi gereken hassas nokta şudur kanaatimce; fiyat kavramı, arz ve talebe göre mi oluşuyor, arz ve talep fiyatlara göre mi oluşuyor. Yani fiyatlar mı arz ve talebin fonksiyonu, yoksa arz ve talep mi fiyatların fonksiyonudur?
Günümüzde fiyatlar arz ve talebin fonksiyonu olarak alındığı için serbest piyasa kuralları yerine “vahşi kapitalizm” kuralları işlemektedir. Diğer bir ifade ile piyasalara devamlı müdahaleler yapılmaktadır. Müdahalesiz bir ekonomi uygulamasına geçilememesinin en önemli eşiği burası gibi görünmektedir. Çünkü piyasalara müdahale edilmeyen günler adeta yok gibidir.
Geçmişte gıda maddeleri ile zorunlu ihtiyaçlara “narh” (devletin fiyat uygulamasında sınır belirlemesi) uygulanmıştır ama bu istisnadır. Halbuki günümüzde piyasa ayarlamaları tüketici için olmaktan ziyade üretici esas alınarak yapılmaktadır. Çünkü baskı gurubu olarak onlar daha çok etkindirler. Kavga da pastanın dağılımından çıkmaktadır zaten. Pasta büyütülmediği sürece kavga dar alanda ve güçlülerin lehine sonuçlanacak bir atmosferde hep yürütülecektir. Halbuki üretim artırılabilirse hem kavga azalacak, hem de pasta büyüyeceğinden insanların gelir haneleri yükselecektir.
Sistemdeki mantık değişmezse, kavgayı hangi gurubun kazanacağının pek de önemi olmayacaktır. Çünkü hedef kavgasız ve gelirin adil dağılımı üzerine olması gerekir. Yani hedef adil bölüşüm ile ferdin ve toplumun mutluluğu olmalıdır. Kalkınan bir ülke olmak için de en önemli unsurun üretim olduğu aşikardır.
“Yeni dönemin ve geleceğin daha güzel, daha verimli ve daha da uzun süreli olması için kendimizi, fikirlerimizi, uygulamalarımızı, kararlarımızı devamlılık arz edecek şekilde öz eleştiriye ve tavsiyelere uyarak ‘muhasebeye’ tabi tutmalıyız.”
Zorluklarımızı meydan okuyarak aşmak için güçlü bir ekonomik yapıya sahip olmamız şart. Bunun için de büyümeyi üretime dayalı büyümeyle değiştirmek durumundayız. Özellikle katma değeri yüksek ürünlere olan ihtiyacımızı akılda tutmak zorundayız. Aksi takdirde meydan okumanın bir anlamı kalmaz. İnsanlar haklı olarak geçimlerini ve mutluluklarını daha iyi durumdakilerle kıyaslama yoluna giderler ve muhasebe yaparlar.
Cumhurbaşkanımız devamlı “faiz sebep, enflasyon neticedir” diyor ama gerek parti birimlerinin, gerekse üniversitelerimizin her hangi bir çalışmasına şahit olamıyoruz. Partilerin AR-GE birimi ile siyaset üretme birimlerinin konu ile ilgili çalışmasını bilmek istiyor toplum. Üniversitelerin iktisat fakültelerinde bitirme tezleri, yüksek lisans ve doktora çalışmalarının bir kaçının faizsiz sistem üzerine olması gerekmez mi? Bir konunun nasıl olduğu bilinmeden, mevcut bir uygulamaya karşı olmanın bir kıymet-i harbiyesi olur mu?
Liyakat, liyakat, liyakat. NEVZAT ÜLGER