SİYASİ EĞİLİMLER VE DÜŞÜNCE EKOLLERİ
Düşünce dünyası herkese yetecek kadar geniştir. Yeter ki yalnız “şu” görüş doğrudur, diğerleri yanlıştır sığlığına kapılmayalım. Çünkü böyle bir davranış ilim dünyasına da düşünce zenginliğine de uymaz.
Bir ülke hiçbir zaman yanlışta ittifak etmez. “Bu ümmet yanlış üzerinde görüş birliğine varmaz.” Hepimiz reddetme hakkına sahip olduğumuz gibi reddedilme durumuyla da karşılaşabilir.
Düşünce diyalogları siyasi diyaloglardan önce gelir. Zaten siyasi liderlere diyalog yolunu açacak olan şey, düşünce adamları arası diyalogdur.
Siyasi güçler aynı zamanda kültür ve düşünce eğilimlerine de tekabül eder. En azından bizim gibi ülkelerde bu böyledir. Çünkü siyaset ve kültür aynı kaynaktan besleniyor.
Bu düşünceleri ülkemizdeki siyasi-kültürel ve edebi eğilimler açısından tahlile tabi tutabiliriz.
Öncelikle bizde düşünce farklılaşması belki Tanzimat, belki Islahat fermanı sonrası başlar diyebiliriz. Bu tarihlerden sonra ilk defa “resmi” görüşün dışında da görüş olabileceği tezi kabul görmeye adım atmıştır. Bundan önce bol miktarda “skolastik” yığılmalar var.
-1860 sonrası Osmanlıcılık ile başlayıp sonra İslamcılık ve Türkçülük diye ayrılan ekol, farklı siyasi konumlanmada öncüdür diyebiliriz. Gerçi İslami Hareket 1400 yıllık bir geleneğe sahiptir ama ülkemizde siyaset sahnesine çıkışı Namık Kemal ve Ali Suavi ile başlar denebilir. Çok partili hayatımız içerisinde en etkili ekoldür.
-1800’lü yıllarda Batı ile kurduğumuz iletişim sonucunda yaygınlaşan Liberalizm için belirginleşmeyi daha çok Cevdet Paşa başarmıştır. Temel hedefi; anayasal sistem ve parlamenter rejim içerisinde milli devlet anlayışında reel ticaretin özgürleşmesine dayanır. En büyük yükselişini Turgut Özal’la yapmıştır. Cumhuriyet tarihi boyunca en temel argüman liberal ekoldür denebilir.
-Solculuk tarihi geçmişi fazla olmayan esas itibariyle devletçilik esaslı bir sitemdir. Zaman zaman parlamakla birlikte daha çok toplum katmanlarının resmi zevatı içerisinde kabul görmüştür. Yüz yıllık bir geçmişi vardır. Önemli entelektüellere sahiptir.
-Milliyetçilik, bir kısım kalem erbabı tarafından teorize edilen ve 1890 sonrasında devlet tarafından korunan bir akımdır. Zaman zaman tabanını genişlettiğine şahit olmaktayız. Daha çok devletçilik üzerinden siyaset yapmaktadır.
Bu dört eğilim cumhuriyet tarihi boyunca farklı tonlarda olsa da genellikle iç içe yaşayabilmiştir. Bu esasen oldukça önemli bir kazanımdır. Bu eğilimlerin bir kısmı geleneksel, bir kısmı devrimci gibi sıfatlarla anlatılsa da neticede bu toplumun bünyesine göre şekil almış ekollerdir. Bu vatan herkese yetecek kadar geniş ve verimlidir.
Düşüncenin önüne engeller konulmazsa bu ülkenin entelektüellerinin özgün düşünceler üretebileceğine inanıyorum şahsen. Bir düşünceyi tenkit edeceğimiz zaman dini ve milli kavramları kullanmadan eleştiri yapabilirsek düşünce üretmeye başlamışız demektir.
Bu ülkenin düşünürleri; kendi üretmedikleri düşünceler üzerinden polemik yapmak, söz ustalığında ne kadar mahir olduklarını ispat etmek yerine; vatanın bütünlüğü, kamusal özgürlükler, toplumsal adalet, birlik ve beraberlik, özgün kimlik, kalkınma ve insan hakları konusunda doğru adım atarlarsa ülke de kazanır kendileri de…
NEVZAT ÜLGER