BİR ENTELEKTÜELİN ŞEHİR HASTAHANESİ İNTİBALARI
Şehrimize bir panele katılmak için gelen Türkiye Yazarlar Birliği Onursal Başkanı D. Mehmet Doğan ülkemizin önemli entelektüellerinden biridir. Bir lügat ve önemli kitap çalışmaları da olan Doğan kıdemli bir Nurettin Topçu takipçisidir. Doğan’ın, ilimizde yapılıp hizmete sunulan “Şehir Hastanesi” ile ilgili olarak intibaları doğrusu dikkatimi çekti. Sizler de okuyun istedim.
(D.Mehmet Doğan/09.10.2018/Karar Gazetesi/ Makalenin bir kısmı)
“Geçenlerde nüfusu 300 binlerde bir Anadolu şehrinde dolaşırken büyük bir hastane binasının önünden geçiyorduk. Bir tek Allahın kulu yok binanın bahçesinde. Şaşılmayacak gibi değil. Ankara’da hangi devlet hastanesine gitseniz, milletin yarısı orda zannedersiniz. Neden böyle bomboş bu hastane? Yoksa sağlıklılar şehrinde miyiz?
Muhatabım derin bir “of” çekti. Israr etmesem açılmayacaktı. Şehrin muhtelif yerlerindeki üç büyük hastane bir günde terk edilip şehrin kenarına inşa edilmiş yeni hastaneye taşınılmış. Sanmayın ki mobilyalar, alet edevat, hatta tıbbi cihazlar taşınsın. Her şey olduğu gibi bırakılmış ve aniden yeni hastaneye göçülmüş. Eski binalara kilit vurulmuş, içlerinde şeytanlar cumalık topluyor! Bu yapıların içlerindeki malzeme ile çürümeye terk edildiğini söylesek, yanlış olmaz.
Atalarımız “eskisi olmayanın yenisi olmaz” derler. Sağlık hizmetlerinde son yıllarda halkı memnun eden büyük gelişmeler yaşandı. Sağlık Bakanlığı bütçesi bütün bütçelerin önüne geçti. Şimdi de tasarruf denilip duruyor, ama sağlıkta tasarruf olmaz.
Bu sağlıkta israf olacağı anlamına mı gelir?
Şimdi bu şehirde tek devlet hastanesi var ve şehir bir baştan öte başa 20 kilometre. Fakir fukara bu tek hastaneye nasıl ulaşacak? “Efendim otobüsler, dolmuşlar var” vs. Zaten maddi durumu yerinde olanlar özel hastanelere gider, halkın en yakın sağlık kuruluşuna gitmesi hakkını neden dikkate almıyoruz?
Benzer uygulamalar ülkemizin bazı şehirlerinde de varmış. Devletimiz çok zengin demek ki. Milyarlık binaları, içinde malzemeleriyle âtıl bırakmayı önemsemeyecek kadar varlıklı hem de. Öyleyse neden tasarruftan bahsediyoruz? Milyarlık cihazları hastahane binalarına kilitleyip çürümeye terk etmek neyin tasarrufu? Bu arada vatandaşın zaman israfı, fazladan yol harcamaları da mühimsenmiyor.
“Balık baştan kokar” çok köklü bir atasözümüz. İlk Şinasi’nin derlediği Durub-ı Emsal’i Osmaniye’de karşılaşırız bu özlü sözle. Bir de açıklayıcı mısra vardır: “Balık baştan kokar derler fesadın başı malûmdur!”
***
Kurumlaşma süreklilikle olur. Devlet bir binayı terk ediyorsa, bunun ciddi bir sebebi olmalıdır. Mesela depremde yıkılma tehlikesi gibi. Sağlık Bakanlığı binası gibi şehrin kimliğinde yeri olan bir yapıyı terk etmek sadece israf değildir, şehre karşı işlenmiş bir suçtur.
Sağlıkta tasarruf olmaz fakat israf da olmaz. Bu düpedüz israftır!”
NEVZAT ÜLGER