DÜNYA YENİDEN KURULURKEN TÜRKİYE
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra dünyaya kabul ettirilen “Yeni Dünya Düzeni/küresel düzen” uygulamadan kaldırılıyor. Gerçi 1989 yılında Sovyetler Birliğinin oyundan düşmesinden sonra ABD tek tabanca haline gelmişti ama devam edemeyeceği artık anlaşılıyor. ABD’nin “tek kutuplu” hâkimiyet tezi geçerliliğini doldurdu. Elbette örtülü güç mücadeleleri belki daha örtülü olarak devam edecek. Hatta Doğu-Batı ayrışması daha da netleşebilir.
Yaklaşık yüzelli yıldır uygulanan “üst iktidar” formatları anlayışı, diyebiliriz ki çöktü. Yani önceleri İngiliz üst iktidarı ve ikinci dünya savaşı sonrasındaki ABD üst iktidar formatlarının artık kabul görmediğini anlamak gerekir. Çünkü dünyada bir güven krizi oluştu. Hatta ittifak ettiği söylenen ülkelerin dahi birbirlerinin kuyusunu kazdığı dikkatlerden kaçmadı.
Şimdi bölgesel güçlü devletlerin sınırlı sayıdaki birliktelikleri alıyor. Bu noktada yeniden öne çıkan devletler var; Rusya, Çin, Hindistan, Türkiye, İran gibi. Buna “çekirdek güç merkezi” de diyebiliriz. Tayyip Erdoğan’ın söylem ve davranışlarının Türkiye’yi bu yeni oluşumda yukarılara taşıyacaktır kanaatindeyim.
Bu saydığım devletlerin geçmişlerine dikkat edin lütfen; hepsi de geçmişte birer imparatorluk. Yani ideolojik ve siyasi kimliklerin yerini tarihsel kimlikler alıyor diye okuyabiliriz. Ülkelerin tarihsel kimlikleri öne çıkarılıyor. İmparatorluklar ve bölgesel etkinlikler gibi özellikler parlatılacak zannederim. Elbette AB ve ABD yine gözde oyuncular olarak sahadaki yerlerini koruyor.
Bu arada BM, NATO, AB, Afrika Birliği, Şanghay, Nafta gibi birliktelikler ile “doların belirleyici para” olma durumu da masaya yatırılacak. Erdoğan’ın devamlı “Dünya Beşten Büyüktür” ve “BM’de güç dengeleri gözetilmiyor” cümlelerini ya da çağrılarını bir de bu pencereden anlamak gerekir. ABD doların rezerv para kalması için çabalarken, saydığımız bu ülkeler ve daha başkaları da ticareti kendi parası ile yapmak istiyor. Görünen o ki; 21. Yüzyılın ilk yarısı bitmeden dünyada güç dengeleri değişecek.
Sevimli bir şey değil ama bundan sonra güvenlik, istikrar, ayakta kalma, güç biriktirme, kaynaklar ve iktidar gibi konular yeni kabuller olacak. Devletin önemi artacak ama buna karşılık bireyin hukuku biraz daha zayıflayacak gibi. Yani insanı yaşat ki devlet yaşasın söyleminin yerini belki de ya devlet başa, ya kuzgun leşe klişesi alacak. İbni Haldun tekrar “Haldunizm” mottosu ile efektif hale getirilecek. Elbette “süre” öngörüsü kırpılarak tedavüle sokulacaktır. Çünkü dünyanın ve ülkelerin yeni hedefleri bunu gerektiriyor.
Belki bir kısım insanlar rahatsız olacaklar ama; “Batı merkezli dünya algısı” geçerliliğini kaybetmiştir ve dünya daha farklı oluşuyor. Bu konuda Cumhurbaşkanımızın söylemlerine ve varılan sonuçlara dikkat edebilirsek değişimin yönünü ve nedenlerini de rahatlıkla bulabiliriz. Batı merkezli olmayan bu yeni oluşumda Türkiye önemli bir konumda olacak ve 21.yüzyıl Türkiye açısından “pozitif” bir anlam ifade edecektir diye düşünüyorum.
NEVZAT ÜLGER