BELEDİYE BAŞKANLIĞINI KİM KAZANIR?
Belediye Başkanlığı seçimlerini belirleyecek en birinci etken adaydır. Eğer aday güçlü ise hangi partiden aday olursa olsun seçimi kazanabilir. Nitekim bunun ülke genelinde de ilimizde de örnekleri vardır. Halen hayatta olan, kendisine sağlıklı bir ömür dilediğimiz Şükrü Kacar bağımsız aday olarak 1968 yerel yönetim seçiminde Elazığ belediye başkanlığını kazanmış ve her türlü engellemeye rağmen ismini Elazığ’ın başarılı belediye başkanları arasına yazdırmıştır. Konunun izahı açısından, 2004 yerel seçimini de iktidar partisi adayı kazanamamıştır.
Partiler veya adaylar akılcı birliktelikler ve akılcı bir belediye meclisi üye listesi ile seçime girerlerse seçimi kazanabilirler. Nitekim 24 Haziran seçimlerinde ittifakların getirdiği sonuçlar iyi tahlil edilmelidir. Son genel seçimde seçilen CHP Milletvekili ittifak yapıldığı için seçilmiştir. Belediye meclisine aday gösterilen adaylar da seçimin sonucunu etkileyecektir. Her mahalleden iyi tespit edilmiş meclis üyesi adayları veya sahalarında isim yapmış ve toplumda pozitif bir algıya sahip meclis üyesi adayları da en az % 7-8 puanlık bir artı getirebilir. İyi tespit edilmemiş meclis üyelerinin şehre zarar verdiğini her zaman görebiliriz.
Ekonomik gelişmeler halkın cebine tesir etmeye başlarsa seçim sonuçları oldukça farklı olabilir. Bu etkinin azaltılması konusunda da merkezi hükümet her türlü tedbiri alıyor. Ancak yerel yönetimlerdeki olumsuzlukların seçimlerin sonuçlarını etkileyeceğini unutmamalıyız.
Belediye başkan adaylarının şehir için getirmek istediği projelerin/hizmetlerin hem iyi seçilmesi hem de topluma iyi anlatılmış olmasının seçim sonuçlarına önemli etki edeceği çok açıktır. Her şehrin sorunları bellidir. Bu aksaklıkların nasıl çözüleceği de üç aşağı beş yukarı bellidir. Eğer bu problemler hala çözülemiyorsa seçilenlerin ufkunu ve idareciliğini sorgulamak gerekir.
İster iktidar partileri olsun ister iktidar olmayan partiler olsun, bütün partiler seçimleri kazanmalarının yanında seçime girdikleri il, ilçe ve belde sakinlerinin de mutlu olmalarına hizmet etmek için, belediye başkan adaylarını belirlerken;
“para zaafı olmayan, defosu olmayan, uç fikirlere meyli olmayan, orta yolu benimseyen, şehrinin insanlarına ve çalışanlarına tepeden bakma kültürsüzlüğünü göstermeyen, proje üretebilen, üretilmiş projeyi uygulayabilme becerisi olan, dar bölgecilik yapmayan, vatanını ve milletini seven insanlar arasından belirlemelidir.”
Çok partili hayatı önemli ölçüde başaran bu ülke, yerel yöneticilerini seçerken de hassas olmalıdır. Partiler adaylarını belirlerken, seçmen de oy kullanırken ülkesini, şehrini ve kendisini düşünmelidir.
Diyelim ki seçildiniz. Riskler seçilebilmekten daha yüksektir. “Hemşehri dernekleri, eski akrabalar ya bir şikayet için gelirler, ya iş talebi ya da birilerini işe yerleştirmek için. Zaten teşkilat kendilerinden habersiz bu işlerin yapılmasına izin vermek istemez. Milletvekilleri de öyle. Bakanlıklardan da “talimat gibi talep”ler gelir. Bürokrasinin talepleri vardır. Cemaat, Vakıf, Dernek, herkesin birtakım istekleri vardır. Yapsan bir türlü, arkası gelir, yapmasan, arkalarını daha güçlü bir yerlere dayamışlardır. Yaparsan kahraman, yapmazsan hain ilan ederler.” ““Gökyüzünün başka rengi de varmış! / Geç fark ettim taşın sert olduğunu. / Su insanı boğar, ateş yakarmış! / Her doğan günün bir dert olduğunu, / İnsan bu yaşa gelince anlarmış” diye Tarancı’nın dizelerini mırıldanmaya başladığında artık çok geç olmuştur. Dünya ahretin tarlasıdır. Ne ekersen onu biçersin.
NEVZAT ÜLGER