DOSTLUK ÜZERİNE (Merhum Fethi Gemuhluoğlu’nun yaklaşımından)
21.yüzyılda da savaşlar devam ediyor. Savaş sanayi önemsendikçe de savaşlar bitmez. Modern dünyada her şey çoğaldı ama dostluklar azaldı. Merhum Fethi Gemuhluoğlu aradığımız şey karşılıksız dostluktur diyordu.
“Önce selâm, sonra kelâm”.
“Önce refik, sonra tarik”. Önce yolda yoldaş, sonra yol.
Dost ol kişidir ki, öldürülmesi muhakkak ve mukarrer olan gecede Peygamber-i Ekber’in yatağında yatar, O’na Şâh-ı Velâyet denir.
Dost ol kişidir ki, Yâr-ı gar’dır. Kucağında, mübarek bir emanet vardır. Bütün delikleri elbisesinden muhtelif parçalarla tıkar, son deliğe tabanını dayamıştır. Kucağındaki mübarek emanet, uyumayan uyanıklık içinde uyur görünmektedir. Oradan Ebubekir’i yılan sokar. Dost son deliğe tabanını, taban gibi görünen gönlünü uzatandır, gönlü ile orayı tıkayandır.
“Aşk gelince cümle eksikler biter”
Tasavvufta, yol oğlu olmak, bel oğlu olmaktan; yol evlâdı olmak, bel evlâdı olmaktan mukaddemdir.
Fikre dost olmak, İslâm’da tenkidi ortadan kaldırıyor. Tenkit İslam’da yok. İslâm, “Levlâke levlak, lema ğalaktül eflak” sırrının mazharı olan zatın yolu üzere tenkit yok. O’nun tebliği var. İslâm onun için tenkit üzere değildir; İslâm tebliğ üzeredir. Bizim son zamanlarda çektiğimiz, tenkit ile vakit geçirmiş olmamızdandır. Meseleyi bir disiplin üzere, meseleyi bir nizam üzere ortaya koymuş olamamanın hicabıdır bu. Meseleyi bu şekilde va’z etseydik… Tenkitle vakit geçireceğimiz yerde tebliğ vazifesini yüklenseydik, o zaman dünya yaşama sevincini yitirmemiş olurduk. “Dünya bir cenabetin elinden bir cenabetin eline geçen hamam tasıdır” dense bile, dünya yaşanmaya değer. Ve Bedri Rahmi doğru söylüyor tabi, tasavvufla hiç alâkası olmadığı halde bir şair hassasiyetiyle “Dünya, kiri ile pası ile sevilmeye değer”. Bunalım Batı adamına ait bir kavram.
İlk defa Kelime-i Şehadet getiriyor gibi getirmedikçe, Kelime-i Şehâdet olmaz.
Mesleklere de dost olmak var. Büyük Osmanlı, kurduğu fütüvvet düzeninde, bazı meslekleri fütüvvet düzeninin içine almamış. Avcıları almamış, Kasapları almamış. Her mahalleye bir kasap lâzımdır beyefendiler, o siz olmayın. Kan dökücü olmayın. Maktûl olun, katil olmayın. Mazlum olun, zalim olmayın. Size kasap olmak, avcı olmak, dellak ve dellal olmak yakışmaz. Dellaklar, vücudumuzdaki kiri önümüze koyarlar, Allah’ın Settârü’l-uyûb vasfını rencide ederler.
Dellâllar, iki kişinin arasında bir kişiyi iltizâm etmek durumunda kalırlar. Dellâl olmayın, tellâk olmayın, kasap olmayın, sayyâd-ı bi-insaf (insafsız avcı) olmayın. Bazı mesleklerin de, mesleklere süluk da… Onlara düşmanlık ilân edilmemiş, cemiyette onların da bir fonksiyonu var. Cemiyet, onları da bu edebin dışında olanlara bırakmış yahut bunu bilmeyenlere bırakmış. Buradaki cehl, cehalet dolayısıyla af makamıdır. Cehl bir nevi af sebebidir. Seyr-i sülûkda cehl, makâm-ı mâzeret sebebi değildir. Öyleyse bazı mesleklere sülûk edemezsiniz. Bazı meslekler de dost meslekler değildir.
Akıl kutsaldır beyler. Dîn-i mübin, akıl sahiplerine teklif edilir. Dîn-i mübin, şerîat-ı garrâ’nın teklifleri akıl sahiplerinedir. Fakat akıl, akılsızlara gereklidir. Aklı olanlar, aşkı seçsinler ve aklı terk etsinler. Akla malik oldukları halde… Asıl saltanat, asıl saltanat-ı ilâhiye için malik olduğu şeyi terk etmektedir. Allah, hiç şüphesiz, her verdiği nimeti, hamde vesile olsun diye, nimetini üzerimizde görmek ister.
NEVZAT ÜLGER