İTİRAZI VE İTİRAFI OLANLARA ÇAĞRI
Gelişmenin önündeki bazı engelleri yazıp sonra ayrı ayrı irdeleyelim istiyorum. Bu konular aslında 15. yüzyıldan günümüze, tedbir alınması gerektiği halde tedbir alın(a)mamış konular. Konular da hep “baba” konular olup, dikkate alınması gerekir diye düşündüğüm konulardır.
1-İslam dünyasında Maturidi’likten ziyade felsefileşmiş, irfani boyutu ağır basan Eşari’liğin hakim olmasından dolayı hür düşünce yerine daha çok sufilik ve kısmen de cebriyecilik hareketlerinin hakim olduğunun iyi okunmasına ihtiyaç var. Bu anlamda, teslimiyetçiliğin bu topluma nasıl yerleştiğinin iyi tahlil edilmesi gerekir. Eşari ekolden gelen uzak ya da yakın geçmişteki düşünce adamlarının eserlerinin de bu anlayışla yeni analizlere ihtiyacı var diye düşünüyorum.
2-Batıdaki sanayileşme hareketlerine rağmen, genelde İslam dünyası özel de Osmanlı devleti “sıfır toplum” anlayışı içerisinde Batı’ya gözlerini kapamış ve onlara ancak “kafirler topluluğu” penceresinden bakmıştır. Bu durumu fark edenlerden biri de Ahmet Cevdet Paşa olmuş ve hemen kayıtlı topluma geçmek için anayasa (mecelle) çalışmalarına başlamıştır. Buna rağmen 2. Abdulhamit döneminde her türlü okul ve üniversite/fakülte açılmasına rağmen, iktidar endişesi ile olsa gerek, felsefe ve hukuk fakülteleri açılmamıştır. Hukuk ve düşünme netameli konular olarak görülmüş.
3-Yakın zamana kadar belki halen dahi her tarihçi bir dönemi “ltın dönem” olarak almış ve hep o döneme öykünmüşlerdir. Yani her tarihçiye göre farklı bir “altın dönem” vardır. Devletler durup dururken yükselmezler ve çökmezler. Nedenleri iyi bilinmeli, günümüze ait çıkarımlar yapılmalıdır. Arkaik toplumda yaşayarak kalkınma da olmaz, geniş tefekkür de.
4-Aslında 1581 yılında Gelibolulu Mustafa Ali, yöneticilerin tayinlerinde liyakat ve yeteneğin dikkate alınmadığını (Nushatu’s Selatin isimli eserinde) yazmış ama kadıların defterdarlıklara atanmalarına devam edilmiştir. Galiba Elazığ defterdarı da hukukçu.
5-Konu ile ilgili Koçi Bey’in 1632 yılında yazdığı risalede; gösteriş ve lüksün yıkıcılığı, şöhretin ise toplumu yıkıma götüreceği belirtilmiştir. (Koçibey Risalesi) En sıradanı makam araçları.
6-Vakıf sistemindeki bozulmalar, tımar sistemi ile madenlerin işletilmesindeki yanlışlar 1792 yılında bizzat kazasker (Tatarcık Abdullah Ağa) tarafından dile getirilmiştir. Keza yapılan tağşişlerin (paradaki altın oranının azaltılması-develüasyonların) sakıncaları anlatılmıştır. Kaht-ı rical mı var?
7-Bizzat maarif nazırlığı yapmış olan bir zat (Münif Paşa) kalkınma için fen bilimlerini, eğitimi ve sanayileşmeyi anlatmış, bunları ilerlemenin üç sacayağı olarak zikretmiş ama sıkıntılar devam etmiştir. Nokta atışlar yapılmış ama fen bilimleri ve sanayileşme rical-i devlette çeşitli yorumlarla kabul görmemiştir. Söz yetmiyor.
8-Ahmet Mithat Efendi’nin özel girişimciliği anlatmak adına memuriyetten istifa etmesi ve çeşitli konularla ilgili 250 kitap yazmış olması takdire şayan önemli bir hareket olarak anılmalıdır. O, kalkınma için makine ithalatından gümrük alınmaması gerektiğini söyleyen ilk münevverlerimizdendir. Kallkınma işlevinde makinaya özel dikkat çekilmiş ama sonuç yok. Üretimi olmayan toplumlar, ancak üretici devletlerin pazarı olur.
9-Osmanlı’da; Bizzat padişahın katılımı ile; hem ilmi tartışmaları görmek hem de fikir cereyanlarını anlamak için 18.yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren başlayıp İmparatorluğun tasfiyesine kadar devam eden “Huzur Dersleri” yapılıyordu ama bu derslerde de müzakere edilen konular genellikle dini ilimler olmaktaydı. Çözüm önermeyen fikir ve toplantılar faydadan uzaktır.
Madde madde tartışmak toplumsal faydayı artırır.
NEVZAT ÜLGER