İSLAM VE KÜLTÜR
Son zamanlarda dinin anlaşılması konusunda tartışmalar arttı. Bunun çeşitli nedenleri vardır elbette. Müslümanım diyen bir insanın cehenneme gitmek gibi bir hedefi olmayacağına göre söylenenleri anlamaya çalışmak gerekir kanaatimce. Burada daha çok kültür ve dinin fazla iç içe geçtiğini, belki birbirinin yerine kullanıldığına şahit olmaktayız.
Gelenek ve kültür ile şekillenmiş din anlayışları dinin kendisini gölgelemektedir. Bu yüzden öncelikli olarak dinin kendisi ile tarih boyunca oluşan kültürünün birbirinden ayırt edilmesi gerekmektedir. Din ile kültür birbirinden ayırt edilmedikçe neyin din, neyin kültür olduğunu bilmek mümkün değildir. Çünkü maalesef bugün İslam ile ilgisi olmayan şeyler, İslam’ın temel ve kurucu ilkelerinin önüne geçirilmiş, din anlaşılmaz, yaşanılmaz ve içinden çıkılmaz bir hale getirilmiştir.
Din insan içindir; insan din için değildir. Bu yüzden dinin kendisi ile insanların dini anlayış ve yorumlarını birbirinden ayırt etmek son derece önemlidir.
İnsanların dini çarpıtarak gerçekleştirdikleri çarpıklıklar hep var olagelmiş ve sonuçta din, ihlaslı ve samimi bir mümin inşa etmeyi hedefleyen bir olgu olmaktan çıkarılarak bir araç haline getirilmiştir.
İslam anlaşılması ve yaşanılması zor bir din değildir. Allah, kullarını sorumlu kıldığı dini anlaşılmayacak ve yaşanılmayacak biçimde göndermiş olabilir mi?
İslam Allah merkezli ama insan hedefli bir inançtır. İslam insan içindir. İnsanı yaratılış amacına uygun bir forma sokup, yine bu amaca uygun yaşatmak içindir. İslam inanç sisteminin en temel ve evrensel ilkeleri ile vücut bulmuş hali dindir.
“Din nedir?” ya da “Dinin amaç ve hedefi nedir?” şeklindeki sorulara verilecek en güzel cevap: “Din, erdemli, ilkeli, adalet ve merhameti esas alan insan ve toplum inşa etme projesidir.”
Dindarlık Allah ile kul arasındaki özel bir bağ ve saf bir ilişkidir. Dolayısıyla insanlara gösterilmesi gereken şey dindarlık değil insanlıktır. Dindarlık ancak Allah’a gösterilebilir. Hani Hz. Ömer’e dindarlığından bahseden kişiye onun; “söylediklerin seninle Allah arasında olan ilişkindir. Sen bana para ile olan ilişkinden bahset” demesi oldukça meşhurdur.
Bazı kişi ve çevrelerin kendilerini dinin sahibi ya da sözcüsü olarak görerek insanları tehdit etmeye kalkmaları kabul edilebilecek bir şey değildir. Hiç kimsenin, hiçbir kurumun din adına otorite ya da temsilci olması söz konusu değildir.
Hıristiyanlık kurumsallaşınca teslis anlayışına gelmiştir. Kurumsal Hıristiyanlık, Hz. İsa’ya verilen saf ve doğal dinin doğasını bozarak onu tanınmaz hale getirdi. Bazı insanlar zamanla o dinden uzaklaşıp ateist ya da deist oldular.
İslam’ın kurumsallaşması özellikle gençleri sürükleyeceği şey ya ciddi bir umursamazlık ya ateizm ya da deizmdir. Bu konuda gençlere kızmamak, onları anlamak ve onları doğru bir din anlayışı ile buluşturmak gerekir.
Deizm denildiğinde en yaygın şekilde anlaşılan şey, felsefi açıdan evreni yaratan ama evrene ve yarattıklarına müdahil olmayan bir Tanrı inancı, popüler açıdansa herhangi bir dini inancın reddedilmesidir. Deizm, kökeni itibariyle Hıristiyanlık içindeki bir tartışma ve ayrılmadır.
Batı’daki deizm ve ateizm Hıristiyanlıktaki bozulmadan, bizde ise İslam’ın bilinmemesinden kaynaklanır.
İslam, özgürlükler dinidir. Müslüman dilediği her şeyi yapmayarak özgürleşir. Kültür din değildir.
NEVZAT ÜLGER