SİYASET YENİLENMEK İSTİYOR
Batı adeta ahtapot kesildi. Bütün kollarıyla saldırıyor. Osmanlı’yı yıkan oyunun bir benzeri tekrar oynanmak isteniyor. İslamofobide ikinci aşamaya geçmeye çalışıyor. Adına ister öngörü deyin, ister bir temenni olarak değerlendirin ama genelde İslam dünyasında ciddi bir uyanış var. Artık Batı’nın İslam dünyasındaki bayileri eskisi gibi etkili olamıyorlar.
Hükümetle çok uğraştılar ama Başbakan ve Cumhurbaşkanı hem karşı koydu hem de kontrataklar geliştirerek Batı’nın gerçek yüzünü “Başbakan ve Cumhurbaşkanı” seviyesinde etkili olarak deşifre ettiler. Onların bu tutumu 57 İslam devletinin en az 52’sinde olumlu karşılık bularak Türkiye’yi öne çıkarttı.
Siyasi partilerimiz üzerinden yapılmak istenen operasyonlardan yalnız biri uygulanabildi ama orada da tepkiler artık ciddi manada başladı. İnsanoğlu kişisel hırsına kapılınca bazen uluslararası oyunları fark edemeyebiliyor. Deniz Baykal isim vererek hakkında düzenlenen CD ile ilgili bilgi istiyor. Hem de yerine gelen zatın ismini vererek.
Devlet Bahçeli oyunu Haziran 2015 seçimlerinden sonra yeniden fark ederek, komplonun bir parçası olmayacağını belli etmişti. Bu isimlerin yerine gelen/gelecek insanların kimlikleri önemli değil, esas olan bu oyunu fark etmektir. Yoksa o insanlar da önemli ve yerli insanlardır şüphesiz.
İktidar partisinde durum son günler itibariyle diğerlerinden farklı değil ama yapılanlar daha çok kontrollü olduğu için kaygılar daha çok bireysel düzeyde.
Bizler bu oyunu geçmişte seyretmiştik zaten. Yani bizim açımızdan bu bir “dejavu”dur. Şimdilerde TRT 1’de henüz yeni vizyona giren bir dizi film çekiliyor: “Sevda Kuşun Kanadında.” Son 70 yıllık çok partili dönemdeki fikir akımlarını, önemli aktörlerini ve fikir kümelenmelerini anlatıyor. Ama kimseyi suçlamadan, ne sağcıyı, ne solcuyu, ne İslamcıyı ne ülkücüyü. Çünkü şimdilerde daha iyi anlaşılıyor ki, bütün akımların hedefi kendi perspektiflerinden ve kendi ideolojileri üzerinden rahat yaşanabilen bir Türkiye ortaya koymaktı. Ha, bu gurupların arkasında uluslararası güçler var mıydı? Zaten işin bamteli de orası.
Batı şunu iyice anladı ki; “İslam artık sadece Ortadoğu’dan ibaret değil.” Her ülkede her dinden, her dilden ve her coğrafyadan insanlar var. Cumhurbaşkanı Newyork’ta cami açılışı yapıyor artık. Şunu iyice anlamak gerekir; küreselleşme olgusu, farklılıkları yönetemiyor. Bundan ötürü de “BM nezdinde beş daimi ülke değil, her iki yılda iki üyesi değişmek üzere yirmi kişilik bir daimi üye komitesi olmalıdır” tezi hemen taraftar buluyor. Yani anlaşılıyor ki 1945 doğumlu olan bu “Yeni Dünya Düzeni” oldukça emperyalist ve oldukça 5-6 ülke merkezli.
Dünyadaki terör örgütlerinden dördü direkt Müslüman ülkeleri vurmak için kurulmuş durumda: IŞİD (DEAŞ veya DAEŞ), BOKO HARAM (Nijerya), EL KAİDE (küresel) ve EL ŞEBAB (Somali). Aslında bunlar birer neticedir, birer sebep değildir. Bizim ülkemizle ilgili olmakla beraber, ne PKK’nın, ne de PYD ve YPG’nin İslam’la herhangi bir bağlantıları var. Tamamen Marksist, tamamen din dışı ve salt ateistler.
Tarih boyunca hiçbir coğrafyanın iktisadi, kültürel, siyasi ve dini fay hatları ile bu denli oynanmamıştır zannederim. Unutmayalım; bütün yeni ideolojiler, bu tip şiddet ve zorlama hareketlerinin ardından ortaya çıkmaktadırlar.
Bursa’daki patlamaya bakıyorsunuz, faili; Sultan Tuncer ve IŞİD üyesi. Zamanlaması tam da laiklik tartışmasına denk geliyor. Acaba rastlantı mı? Bu oyun bozulacaktır inşallah.
İslam dünyasındaki savaşlar, bu coğrafyadaki yeraltı ve yerüstü zenginlikler için aslında dolara ve Müslümanlara yapılmak istenen balans ayarlarıdır. Tek merkezli dünya mümkün değildir. Her şey zıddıyla kaimdir. Yeni güç dengesi olmaya Türkiye namzettir.
NEVZAT ÜLGER