“KORKMA, SÖNMEZ BU ŞAFAKLARDA YÜZEN AL SANCAK”
Hakikaten Türkiye, son 90 yılda ilk defa bu kadar şiddetli kuşatma altına alınıyor. Son 35 yılda önce terör örgütleri aracılığıyla gücünü sınırlandırmak istediler olmadı, şimdi vekâlet savaşlarıyla birlikte devletlerin de kuşatması altına alınmak isteniyor. Çünkü yapılmak istenen şey; yerli ve milli olanların yok edilmesiydi. Ama direniş çok ciddi ve çok cesurane yapılıyor. Akif haklı: “Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak!”
İşte Yavuz’u yeniden anlamak gerekir diyenler bu şanlı direncin iyi anlaşılmasını kastediyorlar. Türkiye bu saldırıları ve senaryoları yenecek güçte ve azimdedir. Bu millet tarih yapmasını çok iyi bilir. Yavuz’un neden doğuya yöneldiğini iyi anlamak istiyorsak eğer, İran’a ve Suriye’ye dikkat etmek gerekir.
Meraklısına hatırlatalım; Osmanlı siyasette merkeziyetçi, kültür ve sanatta ademi merkeziyetçidir. Bunun için Osmanlı’nın doğuya yayılmasının amacı Suriye, Mısır, Mekke ve Medine’yi alarak, Hilafeti de üstlenip hem meşruiyetini pekiştirmek hem de kutsal mekânların korunmasını sağlamaktı. Bu gün iyice anlaşılmıştır ki; Yavuz olmasaydı Batı, Hazreti Peygamber’in kabrini Batı’ya kaçırma amacından vazgeçmeyecekti. Çünkü Hazreti Peygamberin kabrini Batı’ya kaçırma işi için iki Batılı görevlendirilmişti. Bu iki Batılıyı da 1162 yılında Selçuklu-Halep Atabeyi Nureddin Zengi, rüyasında bu hainleri yakala diyen Resulullah’ın emri üzerine tepelemişti. (Ayrı bir yazıda uzun uzun anlatırız inşallah.) Diyebiliriz ki, antenleri en küçük sesleri dahi almaya en hassas kulak Yavuz’dadır. Sekiz yılda neler başarmış neler? Yavuz yalnız siyaset penceresinden görülemeyecek kadar geniş perspektifler isteyen bir portredir. Yavuz, Batı’nın çirkin emellerini gerçekleştirmek için Safevilerle / Şah İsmail’le işbirliği yaptığını daha Trabzon Valisi olduğu zaman fark etmişti. Hatta Portekiz elçisi Miguel Ferriera, Şah İsmail’in kendisine Osmanlı Sultanının ve Kâbe’nin imhasını teklif ettiğini yazıyor. Doğru mu değil mi bilemiyoruz ama Batı’da Şah İsmail’in İslam dünyasını çökertecek bir “Hrıstiyan Kral” imajının olduğu biliniyor. Zaten Yavuz kendisinin rüyada mukaddes topraklara davet edildiğini anlatıyor.
Gerçi Tapınak Şovalyeleri’nin şimdilerde Vatikan tarafından yeniden örgütlenerek fonlandığını ve aynı amacı güttüğünü bilmeyen kalmadı. Coğrafi keşiflerin birkaç nedeninden bir bölümü de bu değil miydi? Satranç karanlıkta oynanmaz. Ahtapotun kaç kolu olursa olsun onunla başa çıkmak zorunluluğu vardır, aksi halde yaşanamaz.
Yavuz’u anlarsak bu gün Suriye’de olanları anlamak kolaylaşır. Çaldıran Muharebesi en az İstanbul’un fethi kadar önemlidir derken aslında çok şey anlatmak istiyorum. Çünkü bu gün Bağdat’tan ve Moskova’dan çıkan seslerin senaryosunu Tahran yazıyor dersek mübalağalı mı olur? İran dini liderinin Rusya’yı koruması için yaptığı duayı nasıl izah edebiliriz?
Örtülü bir dünya savaşı mı yaşıyoruz acaba? Bu örtülü savaşın şalıdır terör örgütleri. Bir adım daha atalım isterseniz; hem AB ülkeleri, hem de ABD ve Rusya aslında birbirleriyle savaşıyorlar. Ancak bu savaşlarını terör örgütleri üzerinden yapıyorlar. Bunların dışında kalan ülkeler de arada eziliyorlar.
Türkiye belki sıkıntılı ve çalkantılı günler ve aylar geçirecek ama 2020’den sonra otuz yılda da dünyanın küresel güçlerinden biri olacaktır. Bu konuyla ilgili çokça done mevcuttur.
Milli şairimiz Akif haklı; “Korkma sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak!”
NEVZAT ÜLGER