SİYASET PARA İLİŞKİSİ
Para insan vücudundaki kan gibidir.
Para sağlıklı değilse, toplum da sağlıklı değildir.
Toplumsal yapılanmada çok kullanılan “bileşik kaplar” benzetmesi enflasyon için pek geçerli değildir. Çünkü enflasyon dönemlerinde; geliri az, gideri çok olanlar daha çok sıkıntı çekerler. Enflasyon, gelişmemiş ülkelere verilen bir yalancı emzik gibidir; ağlatmaz da doyurmaz da.
Siyasetin seçim finansmanını parası olanlar yapıyor. Devlet yardımlarını partiler genelde bankada tutarlar. Harcanan para daha çok varlıklı vatandaşın geleceğe yaptığı yatırımlar oluşturur.
Allah devlete zeval vermesin, şarkı dinlemek için de, kredi kartlarının borcunu ödemek için de devlete muhtacız.
Kanunları kim çıkartıyor? İktidar. O da kanunları kendine göre çıkartıyor. “Yüzde onun altında oy alanlara hazine yardımı yapmayalım” dediği zaman meclisteki partiler hayır der mi? Muhalefet biraz göstermelik.
Ülkelerde kararları iktidarlar veriyor. Sen de karar verici olmak istiyorsan iktidara gelmelisin. Öyleyse herkes siyasete girmeli ve yarışa katılmalıdır. Onun için en güvendiğin insana oy ver. Eski bir siyasi lider; “iktidar olmamız için yüksek atlama şartı koşulsaydı biz şimdi ona çalışıyor olacaktık” diyordu.
Bakmayın isimlerimizin farklı olduğuna, hepimiz aynı fabrikanın ürünleriyiz. Reklam şöyleydi zannederim; “Yok aslında birbirimizden farkımız ama biz ….bankasıyız.”
Demokrasi daha çok parası olanlara hizmet eder. Siyasi partilerin finansmanını halk yapmadığı için hesap da soramıyor. Ona kalan sadece “karnından konuşmak”tır. Arada bir yol kazası olmuyor değil ama hemen izale ediliyor.
Yüksek faiz de, düşük faiz de sermayedarın işine yarıyor. Faizler yükselince bankaya para yatırıyor, faizler düşünce devlet tahvili alıyor.
Para bu kadar oynak ve şuh olmasaydı, “nümusmat” gibi bir mesleği ve “nümusmatık” gibi iştiyaklı bir delikanlıyı tanıyamazdık.
Ziraat bankasının “görev zararı” gibi her türlü işleme uygun bir işlevinin olduğunu 28 Şubat döneminde içi boşaltılan bankaların finansmanında görmüştük. Karşılığını madem hazine ödüyor, o zaman çorbada her vatandaşın katkısı da olacaktır.
-Vergi indirimleri,
-İmar affı,
-Geçici işçiler alma,
-Denetlemeye mola verme,
-Ücretleri artırması için özel sektöre verilen tavizler,
-Kredi kartlarının faizlerinin ödenmesi,
-Devlete ait işletmelerde zamları durdurma vs.
Yeni seçilecek belediye başkanları için dikkate alınması gereken, eski döneme ait belediye borçlarının “müteahhitlere” olup olmamasıdır. Eğer müteahhitlere borcunuz yoksa çözüm seçeneği oldukça fazla görünüyor.
A.Smith ve K.Marks aynı ağacın iki dalı. Biri kâğıt para üzerinden, diğeri proletarya üzerinden %10’luk bir azınlıkla hükümranlık kurma peşinde olan Batı’lı aristokratlar. İnsanlar nasıl da ikiye ayrılmıştı bir zamanlar, hem de iki grup da “toplumsal fayda” ortak paydası üzerinden. Şimdi ikisi de tu-taka.
Kemal Tahir’in “Devlet Ana”sını, Cemil Meriç’in “Bu Ülke”sini, İSAV’ın çalıştayları sonucunda yazılan kitaplarını yeniden mi okumaya başlasak acaba?
NEVZAT ÜLGER