MALTHUS’UN NÜFUS POLİKASI YANLIŞ
18.yüzyıl, Batı’da sanayileşmenin başladığı yüzyıldır. Bu yüzyılı takip eden 19.yüzyılla birlikte yanız çalışma hayatı değil, toplumların inanç, düşünce ve değerlerinde de değişmeler meydana geldi. Kilise merkezli dünya anlayışı yerine seküler bir dünya görüşü gelişti.
19.yüzyıldan itibaren, dinin toplumun dışına çıkarılması için katı laiklik uygulamalarına başvuruldu. Bu yüzyılda Darwin (1809-1882), bu gün artık çok absürt kabul edilen, insanın yaratılışla değil, başkalaşım yoluyla oluştuğunu söylemesi toplumları uzun süre rahatsız edebilmiştir. Tabi Darwin’in bu teorisini siyasal ideolojiden bağımsız olarak değerlendirmek oldukça saflık olur.
Sanayileşme Batı’da halkın sosyo-ekonomik beklentilerine cevap veremedi. Keza 19.yüzyıl kapitalizmi, sanayileşmeyi bir sömürü aracı olarak kullandı. Kölelik ve sömürgeciliği Batı üzerinden konuşmak gerekir. Sanayileşmenin ardından ulusal ve uluslar arası sömürü anlamında, zenginlerin doğal kaynak taleplerini karşılayan devletler, çalışanların ücretlerini en aşağı noktalara çekmiştir. Çok rahatlıkla “Maskelenmiş sömürünün yerine; açık, dolaysız kaba sömürüyü koymuştur.”
Bu yüzyılın başat iktisatçıları kabul edilen Smith, Ricardo ve Maltus; güçsüz ve zayıf olanların ortadan kalkması ve yalnız güçlünün yaşamasını savunmuşlardır. “…bırakınız ölsünler.”
Devletin seyirci kaldığı kapitalizm uygulamalarında, sermaye sahibi ile emekçinin “artık değer” paylaşımında baş başa kaldığı görülmektedir. Hatta Merkantilistler ile Fizyokratlar, çok konuda farklı düşüncede olmalarına rağmen ücretler konusunda liberallerle aynı düşünceyi paylaşmışlardır.
Hepsinin de ortak kanaati; ücretler, işçinin yaşayabileceği asgari seviyede gerçekleşmelidir.
İşte bu noktada Malthus; nüfus geometrik, gıda maddeleri aritmetik olarak artmaktadır diyerek nüfusun azaltılması yoluna gidilmelidir demiştir. Bu teorisini daha sonra “Azalan Verimler Yasası”na istinaden geliştirme yoluna gitmiştir.
Herhangi bir müdahalenin söz konusu olmadığı bir iş piyasasında teşekkül eden ve işçiye ailesiyle birlikte ancak fizyolojik asgariyi sağlayabilen ücrete “doğal ücret” deniyor.
“Doğal ücret” teorisi R. Malthus’un nüfus teorisine dayanmaktadır.
- Yüzyılın ilk yarısında Klasik Ekolün ünlü siması Ricardo tarafından ortaya atılan bir görüşe nazaran insan emeğinin karşılığı olan ücret, netice itibariyle onun fizyolojik asgari ihtiyaçlarına cevap verebilecek seviyede olacaktı. Zira iş piyasasındaki emek talebinin artması neticesinde ücretlerde görülen yükselme geçici idi. İnsan emeğinin fiyatı “Doğal Ücret”in üstüne çıkar çıkmaz refah imkanlarından yararlanmaya başlayan işçiler arasında evlenmeler çoğalacak ve bir süre sonra emek arzında yeniden bir artma kendini gösterecekti. Bu suretle emeğin fiyatı tekrar “Doğal Ücret” seviyesine düşecekti.
Buna karşılık piyasa ücreti Doğal Ücretin altına düştüğü takdirde, işçilerin beslenme imkanları daralacağından evlenmeler ve doğumlar azalacaktı. Emek arzında bir süre sonra meydana gelecek daralma netice itibariyle ücretleri tekrar Doğal Ücret seviyesine yükseltecekti.
Kapitalist ekonomide; ücretlerin, işçinin ailesiyle birlikte hayatını geçimlik düzeyde sürdürmesine yetecek biçimde belirlendiği, geçimlik düzeyin üstüne çıkması durumunda doğum oranlarının artması, geçimlik düzeyin altına inmesi durumunda ise ölüm oranlarının artmasına bağlı olarak tekrar geçimlik düzeye geri döneceği şeklindedir.
Aslında asgari geçim haddini fizyolojik gereksinmeleri karşılayan bir ölçü olarak kabul etmek doğru değildir.
İşçinin sosyal ve kültürel yaşamın zorunlu kıldığı gereksinmelerini de karşılayan bir ölçü olarak kabulü ise, asgari geçim haddinin kesin olarak tespit edilmesini imkan dışı bırakmaktadır.
“Piyasa ücreti” emek arz ve talebine göre oluşan ücrettir. Doğal ücret ise, işçinin ve ailesinin yaşaması için gerekli olan ücret olup, iş gücünün yeniden üretilmesi (idame) maliyetine; başka bir deyimle, asgari geçinme haddine eşittir.
20.yüzyılın ikinci yarısından sonra Malthus’un nüfus teorisinin doğruluğu üzerine kabuller zorlaşmıştır. Batı ülkelerinde yaşam düzeyinin yükselmesine rağmen, doğum oranının düşmesi bu teorideki tezadı ortaya koymuştur. Bu teori doğru olmadığına göre, Ricardo’nun doğal ücret teorisini de doğru bir teori olarak kabul etmeye imkân yoktur.
Teorinin yanlışlığına rağmen okullarda okutulmasına maalesef devam edilmektedir. Acaba neden?
NEVZAT ÜLGER