“DEVLET-İ EBED MÜDDET”
“Cent” şehri bu günkü Kazakistan sınırları içerisinde, Seyhun nehri kenarında bir yerleşim yeri. Bu şehrin ne özelliği var ki makaleye girişte özellikle kullanılıyor demekte belki haklısınız!
Selçuklu devletinin kurucusu olan Selçuk Bey, (Oğuz) Yabgu devletinde ordu komutanı iken bir hayli ün kazanmıştı. Bundan dolayı da Yabgu devlet başkanı ile aralarında husumet başlar. Husumetler ilerleyince Selçuk Bey de kendisine bağlı olan beyleri de alarak “Cent” şehrine gider. (920) Cent şehri Müslümanların bol olduğu bir şehirdir ve Selçuk Bey buradaki Müslümanlarla temas halindedir. Cent şehri yöneticisine haber göndererek, kendilerine İslam’ı anlatacak bir alim göndermesini ister. İslamı iyice anladıktan sonra topluca Müslüman olurlar. Böylece güçlerini daha da artırırlar. Hatta eski devletleri olan Yabgu devletinin “haraç” istemek için kendi üzerlerine gönderdiği orduyu da, “Müslümanlar haraç vermez” dedikten sonra onları yener ve kendi ismini taşıyacak devletin temellerini atar.
Daha sonra Tuğrul ve Çağı Beyler 1040 yılında “Dandanakan Savaşı”nı Gaznelilere karşı kazanarak sınırlarını biraz daha genişlettiler. Kırk boy beyinin katılımı ile yapılan kurultay sonucunda “devlet” resmen kurulmuş olur.
Bu arada Abbasi Halifesi, 1055 yılında Bağdat’a girerek halife üzerinde otorite kuran Şii Buveyhi devletine karşı Selçuklulardan yardım ister. 1062 yılında Bağdat’a giren Selçuklular, Buveyhi devletine son verirler ve Halife’nin koruyuculuğunu üstlenerek bütün Mezopotamya’yı denetimlerine alırlar.
Çağrı ve Tuğrul Beylerin vefatından sonra 1063 yılında başa Alparslan geçer. Onun devlet başkanlığının sekizinci yılında, özelde Türk tarihi açısından, genelde İslam tarihi açısından oldukça önemli olan “Malazgirt Savaşı” meydana gelir. 24 Ağustos 1071’de Bizans üzerine yürüyen Alparslan 26 Ağustos 1071 günü Diyojen’i yenerek Anadolu kapılarını Türklere ve Müslümanlara açtı. Ne var ki 1072 yılında Barzam Kalesi Kumandanı Yusuf Harezmi tarafından hançerlenerek şehit edilir. Yerine Melikşah geçer. Süleyman Şah tarafından “Büyük Selçuklu Devleti” kurulur.
1095 yılında başlayan Haçlı Seferleri daha bitmeden 13.yüzyılda Moğol akınları başlar. Moğolların sultanı Cengiz Han, Çin, İran ve Orta Asya topraklarında bir imparatorluk kurmuştu. 1224 yılında bu imparatorluğu dört oğlu arsında pay eder: Çocukları, Cuci, Çağatay, Ogeday ve Toluy. Son isim Moğol ülkesinin başkanı olur. Çağataylar ve Moğollar daha sonra Müslüman olmuş, diğer ikisi ise Çinlileşmişlerdir.
Selçuklular üzerine saldıran Toluy’un oğlu Hulagü, 1258 yılında Bağdat’ı yerle bir eder, bütün kütüphaneleri ateşe verir. İslam dünyasındaki ilmi gerilemeye bu olayı gerekçe gösteren tarihçi sayısı oldukça fazladır. Ama 1290 yılından itibaren de Moğollar Müslüman olurlar.
Moğol saldırıları “dünya tarihi”ni etkileyecek değişimlerin de kapısı açar. Moğol saldırılarından kaçan Türk boyları, Anadolu topraklarının her tarafını doldururlar. Anadolu’nun her karışında Türklerin bulunmalarının da gerekçesidir bu göçler aynı zamanda. Göçlerle gelen bu Türk Boyları kısa zamanda beylikler oluştururlar.
Bu beyliklerden biri de Oğuzların Kayı boyundan olan Osmanlılardır. 1288 yılında Ertuğrul Bey’in önderliğinde, Selçuklu sultanı Alaattin Keykubatın da onayını alarak Osman Bey “Bey” olur. 400 çadırla başlayan bu oluşum 1299 yılında da “Osmanlı Devleti” adını alır. Bu devlet 1453 yılında Bizans’ın (Doğu Roma’nın) başkenti İstanbul’u da alınca, devlet ricali ve ulema “bu devlet artık yıkılmaz” diyerek “Devlet-i Ebed Müddet” ismini kullanırlar.
Bu kavram günümüzde de geçerlidir. Çünkü Kurtuluş Savaşı ile bu devletin yıkılmadan yaşayacağına olan inanç yeniden perçinlenmiştir. Yaşasın Devleti Ebed Müddet.”
NEVZAT ÜLGER