31 MART YEREL SEÇİMLERİ YAPILDI
31 Mart 2019 yerel seçimleri yapıldı ve sonuçlar tam alın(ama)dı. Henüz kesin sonuçlar açıklanmadı.
Yapılanın bir yerel seçim olmasına rağmen, seçimlerde şunu rahatlıkla görebiliyoruz ki; ülke iki partili sisteme evrilmek isteniyor:
-Muhafazakar Demokratlar,
-Sosyal Demokratlar.
Böyle bir şey gerçekleştirilirse buna “iki partili sistem” deneceği ama çok partili sistem denilmesinde zorlanacağı da bir vakıadır. Ülke bu iki görüşün dışında kalanlara fazla itibar edilmediği bir sisteme doğru götürülmek isteniyor. Bana kalırsa daha dikkatli düşünmek gerekir.
Yapılmak istenen bu yönlendirmeyi toplum pek kabul etmişe benzemiyor. Farklı seslerin olduğu iller ve ilçelerin aldığı seçim sonuçları, iki partili sistemi pek içselleştirmek istemediğini gösteriyor.
İki partili sistem ısrarı olursa bu defa “Partili Cumhurbaşkanı” konusunun yeniden düşünülmesi gerekir her halde. Çünkü Cumhurbaşkanı diğer partililere, diğer partililer de Cumhurbaşkanına laf yetiştirince bu defa da devlet yıpranma moduna girebilir. Parlamento adeta oyun dışına itilebilir bir görünüm alabilir.
Gelelim belediye seçim sonuçlarına:
Büyük şehirlerin bir kısmında partiler arasında kaymalar olduğu gözleniyor. Bir not olarak söyleyelim; büyük şehirlerin toplam nüfusu 60 milyon civarında. Yani belediye başkanlıklarının sayısal göstergeleri ile nüfus sayıları çok farklı sonuçları gösterebilir.
Siyasi partiler ve onların belediye başkan adayları seçim sonucunda seçildikleri ili, ilçeyi, beldeyi; ilgili kanunların kendilerine verdiği yetkiler içerisinde görevli oldukları hizmet alanları olarak görmeleri gerekir.
Belediye başkanlığı; görevleri ve sınırları ile süresi kanunlarla belirlenmiş, halka hizmet görevidir; halkı yönetmek gibi bir görev değildir. Yani rahmetli Erbakan’ın ifadesi ile ‘Garson Belediye Anlayışı’ olmak durumundadır.
Belediye yönetimleri, iktidar gücü ile kendilerini, sadece belediyeyi değil, şehirleri de yönetecekleri moduna sokunca, bu defa illerin tepe yöneticisi olan vali ile sürtüşmeye girebilirler. Dikkatli olmak gerekir. “Devlet-i Ebed Müddet” dikkat ve itina ister. İyi niyetli olmak yetmez.
Kararlarda ve icraatlarda halkı ve halkın düşüncesini dikkate almak şarttır. Halk vardır ve dikkate alınması gerekir. Patron halktır, belediye başkanı ise halka hizmet için vardır.
Yerel yönetimde demokrasinin yerleşmesi için güvenilirlik ve adalet çok önemlidir. Yerel yönetimde şeffaflığı sağlamak konusunda yöneticilere büyük görev düşüyor. Bu sebeple yerel yönetimlerde şeffaf, hesap verilebilir ve katılımcı bir yerel yönetim anlayışı hakim olmalıdır.
Görevi veren halk olduğuna göre halk önemsenmelidir. Aksi takdirde halka tepeden bakmaya başlanırsa, halkla irtibat kesilir, halkın değil partinin belediyesi olur. Bu anlayış partizanlığı getirir.
Şeffaf bir yönetim için en başta ihalelerin açık yapılması, belediye başkanı ile birinci derece yakınlarının ve üst yönetimin mal varlıklarının yıllık olarak beyan edilmesi, işe alımlarda liyakat esaslı davranma, belediyenin meclis kararları, toplantı tutanakları ve faaliyet raporlarının kolaylıkla erişilebiliyor olması gerekiyor.
Bir araştırmada vatandaşa yöneltilen “Siz veya bir yakınınız herhangi bir kuruma usulsüz ödeme yapmak ya da bir hediye vermek zorunda kaldınız mı?” sorusunu, daha çok “belediye” olarak yanıtlayan katılımcılar belediyelere ihale, imar ve ruhsat işlemleri için azami dikkatin gösterilmesini öneriyorlar.
Seçilen insanlar elbette bunları biliyordur. Ama sürekli hatırda tutulursa, geçen dönemdeki gibi akçeli konular konuşulmaz. Halk belediye kaynaşması meydana gelir.
NEVZAT ÜLGER