FIKRALAR ÖĞRETİCİDİR
Fıkra bu coğrafyanın en eğlenceli sözlerini, anılarını, hatıralarını içinde barındırır. Temel’den Dursun’a, Pehlivan Teyyo’dan Düveli Muazzama başkanlarına, Abdullah Şekeroğlu’ndan Halit Emmi hikayelerine, Nasrettin Hoca’dan nicelerine pek çok fıkra bu topraklardan çıkmıştır.
*
Yahya Kemal aşırı kilolu olduğu için, bir yokuşu çıkıncaya kadar nefes nefese kalır. Yokuşun sonundaki lokantanın bir masasına oturur. Garson hemen sorar; “buyurun beyim, ne alırsınız?”
Yahya Kemal tebessümle cevap verir; “Evlat, izin verirsen bir nefes alacağım.”
*
İngiliz garson Türk müşteriye biraz da kinayeli olarak; “Çanakkale’de çok askerimizi öldürdüğünüz için sizleri pek sevmeyiz” demiş.
Türk gayet soğukkanlı davranarak; “Orada ne işiniz vardı?”
*
Hastanın sahibi Lokman Hekim’e sormuş; “Hastamıza ne yedirelim?”
Lokman Hekim; “Acı söz yedirmeyin de, ne yese olur.”
*
Fatih Sultan Mehmet’e sorarlar; “İstanbul’u niçin fethettiniz?”
Fatih cevap verir; “Önce o benim gönlümü fethettiği için.”
*
Amerikalı iş adamı, bir Çinliye alay ederek sormuş; “Ölüleriniz, mezarlarına koyduğunuz pirinçleri ne zaman yiyecek?”
Çinli başını kaldırmadan cevap vermiş; “Sizin ölüleriniz, koyduğunuz çiçekleri kokladığı zaman.”
*
Şahabettin Süleyman, bir gün Ahmet Haşim’e; “Üç günden beri zihnimde önemli bir fikir saklıyorum” diyor.
Ahmet Haşim, onun fikir üretmedeki kısırlığını ima ederek şöyle demiş; “Günahtır yahu, salıver gitsin şu fikri. Zavallıcık günlerden beri tek başına kim bilir ne kadar sıkılmıştır?.”
*
Genç bir şair, saçma sapan şiirlerini Victor Hugo’ya okuduktan sonra; “Üstad, Şiirlerimi nasıl buldunuz?” diye büyük bir merakla sormuş.
Victor Hugo; “Vezinsiz, kafiyesiz ve manasız bir şey yazmak istemiş ve tam muvaffak olmuşsunuz. Bravo doğrusu.” Diye cevap vermiş.
*
Süleyman Demirel’in Bülent Ecevit’le ilgili fıkrası:
Bir gün iki berduş kasaba meydanındaki pazarlarda aval aval dolaşıyormuş. Bakmışlar bir kalabalık, durmuşlar. Bir güvercin uçup gitmiş, berduşlardan birinin omzuna konuvermiş. Herkes toplanmış, berduşa “Sen padişahımız olacaksın!” demişler.
Berduş kabul etmemiş, ısrarla hayır demiş. Daha sonra güvercin havada birkaç tur atıp tekrar aynı berduşun omzuna konunca, ısrarlara dayanamayıp padişah olmuş. Arkadaşı olan berduşu da başbakan yapmış.
Sonra başlamış zulme, boyun vurmaya, vergi salmaya. Arkadaşı “Yapma, etme, halk kızacak.” demiş.
Berduş padişahın cevabı ise şöyle olmuş: “Güvercin uçurup padişah seçen halka böylesi az bile!”
NEVZAT ÜLGER