TÜRKİYE KALKINIYOR
Türkiye, adına ister batılılaşma diyelim, ister muasır medeniyetlerin üstüne çıkma diyelim, 150 yıldır önemli bir gelişme ve kalkınma içerisindedir.
19.yüzyılın son çeyreğinden itibaren başlayan okullaşma ve tasarruf eğilimleri semeresini 20.yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren vermeye başlamıştır. 1875-1908 döneminin en büyük açmazı istibdatçı oluşur. Halbuki “meşruti” idare ve merkezden belirlenmeyen ama halkın belirlediği parlamenter sistem, İslam’la tamamen uyuşan bir sistemdir. Dönemin padişahı bunu benimsemediği için, özellikle o günün meşhur İslamcıları tarafından “halli uygundur” fetfasına muhatap olmaktan kurtulamamıştır.
1923-1938 yılları arasında Türkiye “üç beyaz ve üç siyah” problemini çözmekte bir hayli mesafe almıştır. Çok yakın bir zamana kadar Sümerbank tesisleri ve Şeker Fabrikaları hala ayaktadır.
Üç beyaz; yiyecek, içecek ve giyecek. Yani un, şeker ve patiska.
Üç siyah; yakacak, barınak ve yol ile neft ya da enerji. Yani; kömür, demir ve enerji.
1950-1960 arasında önemli kalkınma hamleleri gerçekleştirilmiş, elektrik ve buna bağlı olarak; çimento, şeker ve azot fabrikaları ile et-balık kurumları nüfusun yüzde 70’nin köylü olduğu toplumu adeta uçurmuştur. Bundan dolayı da Adnan Menderes ismi hala bayraklaştırılan isimlerdendir.
1965-1971 döneminde başta hidro-elektrik barajları olmak üzere yüksek bir kalkınma hızı yakalanmıştır. Bu dönemde yapılanlar belli odakları rahatsız ettiği için, dönemin hükümeti muhtırayla istifa ettirilmiştir.
1973-1987 arasında Kıbrıs Barış Hareketi ile bölgede belirleyici ülke olduğumuz anlatılmış, haşhaş ekimine yasak getirmek isteyen ABD yönetimine de ilk defa hayır denilerek “Bağımsız Ülke” olduğumuz ihsas edilmiştir. Dönemin Başbakanına bundan dolayı “Karaoğlan” ismi verilmişti.
1983-1989 yılları arasında para tabana yayılmış, Anadolu toprakları KOBİ dediğimiz işletmelerle tanışarak bu günün temellerini atmıştır. Bu dönemde bilim, siyaset ve para’nın yalnız bir zümreye ait olmadığı ortaya konulmuştur. Özal için; “Türkiye’yi haritaya koyan adam” diye başlık atmıştı bir yabancı gazete.
2002 ve sonrasında özellikle duble yollar başta olmak üzere alt yapıda önemli düzenlemeler yapılmış, yatırımcılar için ekonomik ve finansal destekler sağlanmıştır. Kişi hürriyetindeki düzenlemeler de toplumun takdirine muhatap olmuştu.
Zaman zaman engellemeler olmakla birlikte Türkiye yakın bir gelecekte dünyanın ilk 12 devleti arasına girmeyi başaracaktır. Bu durum hissedildiği için, Türkiye, vekalet savaşları denilen terör olaylarına muhatap edilmektedir. Bu durum belki 1976’dan beri belki de 1984 yılından beri devam ediyor maalesef. Oysa İdrisi Bitlisi gibi asil bir insan, zamanında ne asil işler yapmıştı. Tabi, asalet güzel işleri intaç eder.
Bu ülke sahip olduğu yer altı ve yerüstü kaynakları ve yetiştirdiği beşeri sermaye yoluyla, bölgesinde lider, dünyada sözü dinlenen ve saygın bir “Büyük Türkiye” yolunda hızla yol almaktadır. Artık dünyada kalkınmış ve kalkınmakta olan ülke kavramının pek de geçerliliği kalmamıştır. Çünkü Newyork’da, Londra’da, Paris’te olan her şey artık bizim ülkemizin her şehrinde rahatlıkla bulunabiliyor.
Biraz daha kayıtlı ekonomi, biraz daha adil gelir dağılımı inanın bu ülkeyi birkaç basamak ileri fırlatır.
NEVZAT ÜLGER