HANGİ PARTİ İYİDİR?
Türkiye’de ne partiler kurulmuş ya da kurdurulmuştu bu güne kadar. Daha ne kadar da kurdurulur. Sayısı çok fazla olduğu için bazı siyasi gözlemciler “Türkiye, siyasi partiler mezarlığıdır” demekten kendilerini alamamışlardır.
Gün gelmiş partileri sermaye kurdurmuş, gün gelmiş devlet. Elbette insanların bir kısmı da ne sermayeye ne de devlete dayanmadan parti kurmuşlardır ama yaşama süreleri sınırlı olmakla kalmamış, bir hayli de mobbinge uğramışlardır.
Türkiye’deki bu partilerden yalnız CHP, cumhuriyeti kurmak için örgütlenmiş ve bu hedefini de gerçekleştirmiştir. Müdafa-i Hukuk cemiyetleri (dernekleri) sonradan birleştirilerek parti haline getirilmiştir. Diğer bir anlatımla da CHP’nin nüvesini İttihat ve Terakki Cemiyeti oluşturmuştur. Bu yapı zaman zaman problemler de çıkarmıştır. Hatta bir ara işler sıkıntı vermeye başlayınca Atatürk 1932 yılında Türk Ocaklarını kapatmış ve onların yerine Halk Evlerini kurdurmuştur. Türk Ocakları ancak 1949 yılında açılabilmiştir. Atatürk yaşadığı müddetçe CHP’nin değişmez ve değiştirilemez Genel Başkanı olmuştur. Ancak onu da devamlı destekleyen bir Fevzi Çakmak (yani ordu) olduğu gerçeğini unutmamak gerekir. Elbette İsmet İnönü de var ama gerektiğinde o görmezden gelinebiliyor. Nitekim 1937’de İnönü görevden uzaklaştırılmıştır.
Sonra ardından Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuat Köprülü ve Refik Koraltan dörtlüsüne kurdurulan Demokrat Parti (DP) geliyor. Bu partide Celal Bayar ve onu destekleyen sermayeyi dengelen Adnan Menderes faktörünü iyi anlamak gerekir. Halk, sermayenin desteklediği Bayar ve ekibinden ziyade Menderes ve ekibini desteklemiştir. Nitekim 1960 sonrasında da AP karşısında duran Bayar’a halk itibar etmemiştir.
Sonra sermayenin açıktan desteklediği Süleyman Demirel ve Adalet Partisi (AP) var. Demirel de önce parti içerisinden Saadettin Bilgiç ve Ferruh Bozbeyli vasıtasıyla dengelenmek istenmiş ama başarılı olamayınca Erbakan ve ekibine parti kurdurularak denge aranmıştır. Ancak Erbakan ve ekibinin kontrol dışına çıkmasıyla da Turgut Özal faktörü devreye sokularak hem Erbakan hem de Süleyman Demirel ikilisinin alternatifi gibi bir rol verilmiştir.
Bir ara formül olarak CHP ve onun lideri İsmet İnönü önce Turhan Fevzioğlu ile dengelenmek istenmiş ancak başarılı olunamayınca Bülent Ecevit’le dengelenme yoluna gitmiştir.
Önce bir takım dengeler için kuruluşuna izin verilen Erbakan ve onun kurduğu partiler bir türlü arzu edilen noktada tutulamayınca, önce 28 Şubat hareketi başlatılmış, ancak halktan büyük tepki alınca Fethullah Gülen eliyle Erbakan kötülenmeye çalışılmış ama tutmayınca da karşısına siyasi rakip çıkarma yoluna gidilmiştir.
1999 yılından itibaren farklı bir yol izlenerek kısa bir süre sonra AK Parti kurdurulmuş ve bu parti girdiği ilk seçimde iktidar olmuştur. Kurulduğu tarihten çok kısa bir süre sonra yalnız sermaye değil, ordu da Tayyip Erdoğan’ı desteklemeye başlamıştır. Ordunun bu desteği hala devam etmektedir. Zaten yapılan düzenlemelerle de ordu, hükümet içerisinde güçlendirilerek dengeler oluşturulmuştur. Eski Genel Kurmay Başkanı’nın bakanlığa alınması ile birlikte, yapılması çok zor görülen “kuvvet komutanlıkları”nın, Genel Kurmaya değil, direkt Milli Savunma Bakanlığına bağlanması sağlanmıştır.
Bunun yanında; bir kısım sermayenin kurdurduğu partiler, ordu içindeki bazı gurupların destekledikleri partiler, bir başka partiyi dengeleyen partiler, bazı toplum kesimlerinin gazını alan partiler, dış güçlerin destekledikleri partiler de vardır elbette. Komünist Partisi, Liberal Parti, etnik yapılara dayalı partiler vd böyle kurulmuşlardır. Bunlar ihtiyaç duyuldukları zaman devreye alınan partilerdir.
Bu gün de yeni parti kurma çalışmalarının yapıldığı elbette bir sır değil. Bu partileri kimler niçin destekleyebilir sorusuna da bir başka yazıda cevap arayalım.
NEVZAT ÜLGER