Süleyman Karagülle:
İslamiyet’te din devleti yoktur. Yani Müslümanlar ayrı devlet Hristiyanlar ayrı devlet kurmayacaklardır. Devlet ulusa dayanır. Ulus da ırka değil kültüre, irfana dayanır. Osmanlının kitaplarında “İmamlar Kureyş’tendir.” hadisi kelam kitaplarında okutulduğu halde Kureyş’ten olmayan Osmanlı hanedanı asırlar boyu hilafeti omuzlarında taşımıştır. Yani bizzat Osmanlılar bile hilafetin kendilerinde olmasını meşru saymamışlardır.
- yüzyılda insanlık içtihat ve icmalara dayanarak kendi kendilerini yönetme seviyesine ulaşmışlardır. Artık bugün her ülkede meclis vardır, seçilmiş kimseler devletleri yönetmektedirler. Fiilen saltanat ortadan kalkmıştır. Siyasi ve iktisadi inkılaplar tamamlanamadığı için henüz göstermelik de olsa krallar başkandırlar.
Türkiye’de saltanattan Cumhuriyete geçiş meşru yollardan olmuştur. Öncelikle saltanat ortadan kaldırılmamış, saltanat kendisi düşmanlara teslim olmuştu. İstiklal Savaşı’mız sultanlara karşı yapılmamıştı, tam tersine saltanatın da kurtarılması savaşın maddeleri içindeydi. Savaş kazanılınca saltanat fiilen sona ermişti. Göstermelik bir sultanın yararı yoktu. Mustafa Kemal hanedanı yurtdışına çıkardı. Onlardan kimseyi öldürmedi, hapse bile koymadı. Dolayısıyla saltanat kansız sona erdi. Sonra gelen yönetimler sürgüne gönderilen hanedan mensuplarının Türkiye’ye gelmesine izin verdiler.
Türk halkının Mustafa Kemal’e karşı direnmeleri saltanatı ortadan kardırdığı için değil, İslamiyet’e karşı inkılaplar yaptığı için olmuştur. Biz 1960’tan beri Milli Görüş’te şu ilkeyi benimsedik; Mustafa Kemal’in yaptığı inkılaplar yerindedir ve Türkiye’yi çok ileri götürecek, muasır medeniyetin fevkine çıkaracak bir durumdur. Türkiye %50’den az İslam halkına sahip olduğu halde Mustafa Kemal’in siyaseti sayesinde bugün Müslümanlar yüzdesi %95’in üstündedir. Alparslan’ın Malazgirt’te, Fatih’in İstanbul’da kazandığı zaferleri Mustafa Kemal’in inkılapları tamamlamıştır.
Mustafa Kemal’in özel hayatı ise bizi ilgilendirmez. Kur’an “O bize aittir.” diyor. Biz Mustafa Kemal’in iyi bir Müslüman olduğunu, cennete gidip gitmeyeceğini iddia etmiyoruz. Onun hesabı Allah’a aittir. O karar verir. Biz Mustafa Kemal’in yaptığı inkılapları değerlendiririz. Mustafa Kemal’in yaptığı inkılapların tamamı Türkiye’nin lehine olmuştur. Mustafa Kemal’den sonra gelen askerler de onun yolunu izlemişlerdir. Hitler, Lenin, Musolini gibi diktatörler kanlı bir şekilde iktidardan uzaklaştırıldığı halde Mustafa Kemal Türk Ordusu ve Türk Milleti nezdinde saygınlığını korumaktadır.
Cumhuriyetimiz Allah’ın bize hatta tüm insanlığa en büyük ihsanıdır. Hamdedip ona sahip çıkıyoruz. Adil Düzen’e göre İnsanlık Anayasası çalışmalarımız Cumhuriyeti muasır medeniyetin fevkine çıkarmak içindir. Erbakan “Mustafa Kemal sağ olsaydı Milli Görüşçü olurdu.” demişti. Kimse ne Akevler’in ne de Milli Görüş’ün Cumhuriyet aleyhinde geçmişi olduğunu iddia edebilir. Biz Mustafa Kemal’in kurduğu Cumhuriyet Halk Partisi ile başarılı bir koalisyon yapmış bulunuyoruz.
Allah Cumhuriyetimizi ve Adil Düzen çalışmalarımızı hayırla değerlendirsin.
Süleyman Karagülle:
Türkiye’deki siyaset dışa dayalı olarak yapılır.
-Sermaye bir taraftan ideolojik çatışmalar ile diğer tarafta da dış dostlarla dengeyi korur.
Erdoğan milletvekili yapıldı. CHP’nin desteği ile başbakan oldu. AK Parti Kapatılacaktı. Kapatılamadı.
-Çünkü AK partiyi iktidar eden askerlerdir. Onlar artık milli iradeye itaati esas almışlardı. Askerler kararlarını sonuna kadar uygularlar.
Has Parti ile birleşme, Erdoğan’ı içten etkisiz hale getirme politikasıdır.
– AK kurmaylarını Erdoğan’a karşı organize etmek için bu yapılmaktadır. Hedef AK Partiyi parçalamaktır.
Baykal Erdoğan’ın destekçisi idi, bunun için tasfiye edildi. Erdoğan ABD ve Moskova yanlısı siyaset gütmektedir.
– Sermaye siyasi gücünü kaybetti, yeniden elde etmek için üçüncü cihan savaşı çıkmalıdır. Bu da istikrarsız devletlerle mümkündür. Erdoğan giderse istikrar bozulur. Bütün oyun bunun üzerinedir.
ABD ve Rusya ile zımnen anlaşarak gazı Ruslar, petrolü ABD kontrolüne alıyor. Çin ve AB’yi böylece etkisiz hale getiriyorlar.
– Sermaye 1900’lardan sonra dengeyi Anglosakson ve Rusya üzerine kurmuştur. AB ve Çin beklenmedik hamleler yaptı. Rusya ve ABD’de sermaye etkisini kaybetti. Etkin güçler artık savaş değil barış istiyorlar.
İran Rusya ile Arap ülkeleri ABD ile olacak Türkiye de bunlar arasında denge ülkesi olacaktır, dedim.
– AB silah gücü ile değil bilgi gücü ile güçlenmeye çalışıyor. Papanın desteği ile III bin yıla hizmet ediyor. Çin kendi varlığını insanlığa kabul ettirmekle meşguldür. Siyasi emperyalist hedefi yoktur. Ekonomide yarış daima faydalıdır.
Esad Avrupa ülkesine göç edecektir. Yeni iktidar Araplar ve Türkiye’ye yakın olacaktır.
-Sermaye insanlığı ateist yaptı. dikta yönetimler getirdi, kanlı çatışmalarla dünyayı fesada verdi. Gümrük ve vizelerle insanları sömürdü. Ömrünü doldurmuştur, dünya hakimiyetinden çekilecektir. III bin yıl uygarlığını büyük dinlerin barışçı önderliğinde Adil Düzen olarak kuracaktır. Bu takdiri ilahidir.
Türkiye Suriye’ye saldırmayacaktır. Uşağımız tahrik amacıyla düşürülmüştür. İşe yaramamıştır.
– Erdoğan’ın çocukça beyanları ile Türkiye’yi doldursa gelecek zannedilmiş ama gelmemiştir.
Akif Beki:
Cum. Senfoni Ork.
Anadolu Ajansı, şu başlıkla geçti:
“194 senelik Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasının yeni binasına tarihi açılış”.
“Orkestranın tarihinde bir dönüm noktası oalacak” demiş yetkililer.
Osmanlı sarayında başlayan Batılılaşma hikayemiz için de bir dönüm noktası.
Orkestra 194 senelik. Çünkü 194 sene önce kapatılan Mehterhane’nin yerine kuruldu. Muzıkayi Hümayun adıyla. Batı’ya özenen sarayın askeri bandosu olarak.
Adam etmesi için de başına, İtalya’dan ünlü besteci Donizetti Paşa getirtilmişti.
Bugün taçlandırılan 194 yıllık hikayemizi Sultan 2. Mahmud yazmaya başladı, Sultan Abdülhamid’le de zirvelerine çıktı.
Malum Abdülhamid Han, alaturka sevmezdi. Alafranga hayranıydı. Dombra, çöğür ve kopuz gibi sazlarımızdan, davulla zurnadan, Doğu’nun kanunundan hoşlanmazdı. Keman, piyano, borazan, trampet gibi Batı çalgılarına ve çoksesli müziğine bayılırdı. Yıldız Sarayı’nda müzikaller, operetler sahneletirdi.
Önümüzdeki yıl Davos’un gündemini de oluşturacak olan “Büyük Sıfırlama” (Great Reset) projesi, eski dünya düzenini sıfırlayıp yeni bir dünya düzeni kurmak anlamına da geliyor. Büyük bir reset atmayı içeren durum nedir, nasıl yapılır, hangi konularda olacak, bunları şu an için bilmiyoruz. Daha görüşmeler yapılmadı, bunların içerikleri yayınlanmadı fakat görünen o ki çok büyük değişiklikler planlanıyor ve bunlar bütün dünyayı kapsayacak şekilde olacak. Dünya Ekonomik Formu Başkanı Klaus Schwap’ın COVID-19, Great Reset adlı kitabı ve ABD seçim arifesinde The Times dergisinin “Great Reset” kapağıyla yayımlanması oldukça manidardı. Küreselcilerin en önemli destekçilerinden Bill Gates ve Rockefeller’in 2010 yılındaki konuşmaları, COVID-19 ve Büyük Sıfırlama arasında bağlantıları göstermektedir. Doğrusu bugüne dek olmasına hiç ihtimal vermeyeceğimiz birçok olay yaşadık. Şu an için de yukarıda ifade edilenler bize ham hayal görünebilir. Ama bu konular artık kapımızı çalmış durumda. Bununla beraber aşkın değerlere dayanmayan bu tür girişimler bir düzenin değil, yeni bir düzensizliğin ifadesi olabilirler. Bunlar, haksızlık üzerine kurulu mevcut düzeni sürdürebilmek için insanlığı oyalama taktikleridir.
*
“İktidarı eleştirmem şu konularda başladı: Sert siyaset, kutuplaştırıcı üslup, basına baskılar, Merkez Bankası bağımsızlığına ve Anayasa Mahkemesi’nin özgürlükçü kararlarına iktidarın ölçüsüz tepkileri, Sayıştay’ın yetkilerini kısıtlama girişimleri, Kamu İhale Yasası’ndaki bitmez tükenmek değişiklikler…
Büyük bir kültürel sorunumuzdur: Konu-odaklı ya da sorun-odaklı düşünememek…
Kişi-odaklı düşünmek, yani kişiye bağımlı ya da kişiye düşmanca…
Karizmalara fazlaca bağlanmak, kişi (lider, şeyh, üstat) odaklı düşünmek bizde çok yaygındır. Hele bir de siyaseti dinle harmanlayınca ortaya daha büyük bir sorun çıkıyor: İtaatin dinî görev gibi algılanması…
Nihat Ergün “Adım Adım Siyaset” adlı kitabında yazar: Merhum Erbakan’a karşı “Yenilikçiler” hareketi başlamıştır… Ortada birtakım insanlar “İslamda idare ömür boyudur” deyip geziyorlar! (Otto Yayınları)
Başa geçen ömür boyu orada kalır ve itaat edilir yani!
Delil mi? İşte, halifeler, padişahlar!
Çin’de, Bizans’ta, ateşe tapan İran’da, Firavunların Mısır’ında da krallar ömür boyu hükmederlerdi.
Tarihî formları “din” zannetmek nasıl bir itaat, nasıl bir otoriter kültür ve zihnî betonlaşma yaratıyor, görüyor musunuz?
Böyle bir yapıda yanlış işleri görmek, göstermek ve eleştirerek düzeltmek mümkün olur mu?
Din açısından siyasete bakacaksak bu dinin adalet, dürüstlük, hakkaniyet, kul hakkı, , Hz. Ömer’in devlet idaresinde gördüğümüz şeffaflık ve hesap verirlik gibi ahlak ilkeleri açısından olmalıdır.” Taha Akyol / Karar 08.12.2020
NEVZAT ÜLGER