DÜNYA DEĞİŞİMİ YAŞIYOR
Yok edilenlerle birlikte dünyada 26 medeniyetten bahsediyor yetkilisi. Halen yaşayan medeniyet sayısını da on olarak belirtiyor. Diğer 16 medeniyeti barbarlar yok etmişler. İnkalar, Kızılderililer sadece herkesin bildikleri. Aynı zaman dilimi içerisinde birden fazla medeniyet de etkili olabiliyor.
Her medeniyet 1000 yılda bir küresel etkinliğe kavuşuyor. Dünyaya gönderildiğinden beri insanoğlu; tarım işçiliği, çobanlık, takas (mübadele), ticaret, emek mübadelesi/sanayi işçiliği, sermaye hakimiyeti gibi safhalardan geçti.
Dünya, tarım döneminden sanayi dönemine coğrafi keşiflerle birlikte; sömürü, kölelik ve faizle geçti. Zannederim sanayi dönemi de ömrünü tamamladı. Artık sermaye de gücünü kaybediyor. Kudüs oylamasında bu durum çok net olarak görüldü. Kudüs oylamasından alınan sonuç esas itibariyle 3. Dünya Savaşı’nı iptal etmiştir diyebiliriz. Bu nedenledir ki, Kudüs 2019 yılında Müslümanların eline geçecektir dememi sakın yalnız duygusal bir istek olarak nitelemeyin lütfen.
Savaşlar insanlığa çözüm getirmiyor. Savaşlar yoluyla ortalığı yakıp-yıkıp sonra tekrar imara çalışmak ve bu yolla da yeni iş sahaları açmak dönemi bitiyor. Papaz Maltus’u yalnız asalaklar seviyor.
İletişimin oldukça geliştiği bu günkü ortamda insanları, ülkelerin yalnız müreffeh taraflarını göstererek aldatmak artık mümkün değildir. Çünkü saklanmak istenen mahalle ve yerleşim alanlarını, iletişimin bu kadar geliştiği dünyada gizlemek pek mümkün görünmüyor.
Sermaye Türkiye ve İran’ı uluslar arası sistemden dışlamak istiyor. Ancak Türkiye ve İran’ın yanlış yapmadıkları sürece bölge barışının bozulmayacağını bilmek gerekir. BM’deki Kudüs oylamasından alınan sonuç yalnız Pentagon’u rahatsız etmekle kalmadı. Medeniyet çatışmacılarına da, dünyadaki yeni değişimi kabul etmezseniz, siz dışlanacaksınız dedi. Sermaye şu anda paramparçadır. Zulümle abad olanın abadlığı kalıcı olmaz.
Devletlerin varlığı da artık büyük oranda toprağa bağlı değil zannederim. Sınırlar aşağı-yukarı önemini kaybediyor. Göçler çok şey anlatıyor olmalı. Bir ülke bir başka ülkeden kendi nüfusunun yüzde beşi kadar göçmeni almak zorunda kalıyorsa hangi sınırdan bahsedebiliriz?
Dünyada bu kadar çok sorun varsa, sorun meydana getiren anlayışlardan bahsetmekte ne mahsur var? Gelişmiş ülkeler diye tanınan ülkeler maalesef kendi dışındaki ülkeleri “dışlayarak” bloke etmek istiyorlar. “Mağlubiyet ideolojisi” anlayışında ısrar edenlerin Batı ile ilişkilerini eşit seviyede yürütme yönünde hareket edebilmeleri oldukça zordu zaten. Batı’nın dayatmalarına karşı koyabilmek için çok yönlü dış politikalara açık olmak gerekir. Artık bu oyuna kafa tutan ülkeler ve idareciler çoğalıyor şimdilerde.
İslam toplumlarında şikayet ettiğimiz hemen her problemin temelinde kendimize göre icat ettiğimiz İslam anlayışı bulunmaktadır diyebiliriz kanaatimce. Bu tavır yalnız İslam’ı iyi bilmemekle izah edilemez. Bu aslında bir “mağlubiyet ideolojisi”dir. Mağluplar ancak galipleri taklit ederler. İslam ülkelerindeki yöneticiler yönettikleri halkı İslam’la aldatıyorlar. Kudüs oylamasında görüldü ki, birçok ülkenin önceliği İslam değil, koltukmuş.
NEVZAT ÜLGER