28 ŞUBAT 1997 DARBESİ ÜZERİNE
Türkiye siyasi tarihinde darbe kavramına ayrılan yer çok fazladır. Osmanlının kuruluşundan günümüze kadar devam ediyor. 28 Şubat “postmodern” darbesi de onlardan biridir.
Refah Partisi-Doğru Yol Partisi (RP+DYP) Koalisyonunun kurulmasının ardından bu dönemde yaşanan bazı olayların, 28 Şubat sürecini tetiklediği ve hızlandırdığı iddia edilmişti.
*2 Ekim-7 Ekim 1996 tarihleri arasında Başbakan Necmettin Erbakan sırasıyla Mısır, Libya, Nijerya’yı ziyaret etti.
*6 Ekim 1996’da Ankara Kocatepe Camisi’nde “şeriat isteriz” diye bağıran sakallı, cübbeli ve âsâlı Aczmendîler gösterisi yapıldı.
*3 Kasım 1996’da Susurluk’ta meydana gelen bir trafik kazasında mafya, siyasetçi, polis ilişkileri açığa çıktı.
*Dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan, 11 Ocak 1997 günü, Başbakanlık Konutunda tarikat liderlerine-şeyhlere iftar yemeği verdi.
*Yüksek rütbeli subaylar 22 Ocak 1997 tarihinde Gölcük’te toplanarak irtica-iktidar konusunu tartıştılar.
*4 Şubat’ta Sincan’da askerler 20 tank ve 15 zırhlı araçla geçiş yaptı.
*5 Şubat’ta Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Başbakan Erbakan’a uyarı mektubu gönderdi.
*Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Güven Erkaya ‘İrtica, PKK’dan daha tehlikelidir dedi.
*11 Şubat’ta Ankara’da Şeriata Karşı Kadın Yürüyüşü yapıldı.
Aslında 1950’lerden başlayarak 1983 yılından itibaren de hız kazanan “Anadolu insanının” birtakım “zahmetsiz zenginlerin” tekeline aldığı “iktidara, bilime ve servete” talip olması bir korku yaratmıştır.
“İslami sermaye” diye adlandırılan ve sanki bunların dışında kalanlar “gayr-ı islami sermaye” imişcesine bir fişlenme hareketi gözlendi. Hatta basına yansıyan listelerde kebapçılar ve çikletçiler dahi vardı.
Gerçi o dönemin önemli darbeci ve darbe taraftarı isimleri olan zevat, ya mahkemelik oldu ya da hapis aldılar. Ancak İslami ya da yeşil sermaye diye adlandırılan müteşebbislerden hapse atılan olmadı. 28 Şubat 1977 tarihli MGK’da 18 maddelik kararlar günlerce basın tarafından işlendi.
Sonunda Necmettin Erbakan Başbakanlığı DYP Genel Başkanı Tansu Çiller’e devretmek üzere istifasını Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e sunarken, Tansu Çiller Başbakanlığında kurulacak hükümet için de milletvekillerinden imzalı olarak alınmış 283 beyanı da birlikte sundu. (O yıllarda güvenoyu için 276 oy gerekiyordu.)
Ancak bu çoğunluğa rağmen Cumhurbaşkanı yeni hükümeti kurma görevini Tansu Çiller’e vermeyerek 28 Şubat sürecinin işlemesine zemin hazırladı.
Hükümeti kurma görevini Mesut Yılmaz’a verdi. DYP’den istifa eden 20 milletvekili de Hüsamettin Cindoruk’un Genel Başkanlığında DTP (Demokratik Türkiye Partisi) ni kurdular.
Yeni hükümetin ismi; “ANASOL-D hükümeti” oldu. Anavatan Partisi-Demokratik Sol Parti-Demokratik Türkiye Partisi.
Yedi yıl sonra (2004) işte bazı gazetecilerin görüşleri:
Özellikle ortaya çıkardığı “andıç” belgesiyle büyük gürültü koparan bir milletvekili-yazar; “28 Şubat’taki şahsi zararımdan ziyade, memleketin kayıpları için üzülüyorum. “durumdan vazife çıkaranların arkasına sığınıp, laiklik için mücadele ettikleri havasını basanlar, “durumdan hırsızlık” çıkarttılar” dedi.
Ahmet Taşgetiren; “28 Şubat projesi bana göre bir İslam’ı azaltma projesidir.” “Devlet-toplum ilişkilerini yaralayıp, yeni bir “güvenlik sorunu” oluşturan operasyondur” diyor.
Davut Dursun; “Statükodan beslenenlerin geleceğe karşı ittifak çabaları asla şaşırtıcı değil” dedi.
Mehmet Barlas; “28 Şubat, o dönemin siyasi yöneticileri ile sapasağlam ayakta. Ecevit kadar dinç, Mesut Yılmaz kadar güvenilir. Bir sürü boşaltılmış banka davası… Ve müthiş bir ekonomik iflas…”
Çocukların 15 yaşından önce Kuran kurslarına gitmesi kanunla yasaklandı.
Başörtülü kız öğrenciler hiçbir okula alınmadı.
“Beş yılda 40 yıl geriledik.”
28 Şubat’ın görünen nedeni; irtica olsa da, gerçek nedeninin para musluklarının rantiye tarafından istendiği gibi kullanılamaması ve D-8 oluşumu olduğu artık kabul ediliyor.