TEK HESAP YA DA HAVUZ SİSTEMİ
Rantiye denilen gurubun önemli bir kısmını oluşturan “gelirini özellikle devletin iç borçlanması” üzerinden devlet tahvili ya da borçlanma senedi alarak sağlayan kitleyi yakından ilgilendirecek bir uygulamaya geçiliyor.
Devletin yeterli parası (ödeneği) olduğu halde, bazı kurum veya kuruluşların nakit ihtiyaçlarını karşılamak için bankalardan veya iç borçlanma yoluyla rantiyeden sağlayıp, karşılığında da önemli miktarda faiz ödeyen kurumların bu işlemi durdurulacak. Bu borçlanmaların faizlerini halkın ödediğini unutmayalım.
Adına ister “Tek Hesap” diyelim, ister “Havuz Sistemi” diyelim, uygulama gecikmiş bir uygulamadır. Kamunun nakit yönetiminin daha etkin şekilde yapılması, nakit yönetiminin daha düşük borçlanma seviyelerine ulaşması amacıyla getirilecek olan tek hesap sistemi ile nakit rezervinin güçlenmesi ve kurumların ihtiyaçlarının daha verimli şekilde karşılanması amaçlanıyor. Yine borçlanma maliyetleri de bu sayede düşecek deniyor. Tabi bu defa da hazinenin bankalara düşük faizle para yatırması olmazsa.
Kurumların günlük nakit ihtiyaçları, geliştirilen yeni bilgi işlem altyapısı aracılığıyla her gün Hazine’de toplanacak. Bu yönüyle kurumlardaki nakit planlaması önemli olacak. Hazine kurumlardan topladığı nakit taleplerini günlük bazda karşılayacak. Kapsam dahilinde yer alan her bir kuruluş tarafından tahsilat ve ödemelerin tek merkezde toplanacağı sıfır bakiyeli birer tek idare tahsilat ve ödeme hesabı açılacak. Tüm tahsilat ve ödemeler bu hesaplar aracılığıyla gerçekleştirilecek. Hesaplarda kalan bakiye, gün sonunda ‘Tek Hazine Kurumlar Hesabı’na aktarılacak. Bankalara da düşük faizle yatırılacak.
“Halen Karayolları Genel Müdürlüğü bir kamu bankasında mevduat açıp, o mevduat hesabından nakit kullanabiliyor. Ama yeni sistemde Karayolları kendisi gidip banka hesabı açmayacak, nakdini Hazine Müsteşarlığı kendi hesaplarında tutacak, nasıl Maliye Bakanlığı ihtiyacı olduğunda nakit talep ediyorsa, Karayolları da aynı şekilde nakit talep edecek.”
Necmettin Erbakan’ın Refah-Yol Hükûmeti’ndeki ilk icraatlarından biri olan ‘Havuz Sistemi’nden (parası olan kamu kurumunun ihtiyacı olana finansman sağlaması) yöntemiyle devlet bir yılda 10 milyar dolar tasarruf etmişti. 28 Şubat’ın ekonomik analizini yapan Meclis Darbe Araştırma Komisyonu’nun raporuna göre havuz sistemiyle iç borçlanma faiz oranların da yüzde 2,1 düşüş sağlanmıştı. Konu üzerinde iyi inceleme yapılacak olursa; 28 Şubat’ın görünen nedeni başörtüsü veya dindarlık olarak görülse de, içerde havuz sistemi, dışarıda da D-8’ler olduğu görülecektir. 28 Şubat darbe girişimiyle uygulamaya son verilmiş, bankaların da 46 milyar doları hortumlanmıştı. (Toplamda 360 milyar dolar olduğu hesaplamalara yansımıştı o yıllarda)
Böylelikle, en azından kamu döngüsünde, faizler düşmüş olacak. Bunun olumlu etkileri bütün ekonomiye yansıyacak.
Gerçi “Havuz Sistemi”nin kurucusu bugünkü tasarıyı beğenmiyor ve; ”1990’lı yıllarda kamunun parasını özel sektöre peşkeş çekmek için kurulmuş bir düzen vardı. Kamu, parasını düşük faiz ile bankalara yatırıyordu. Bankalar da aynı parayı tekrar kamuya yüksek faiz ile satıyordu. Havuz Sistemi bu çarka çomak sokmak için kuruldu. Tüyü bitmemiş yetim hakkını korumak için kuruldu. Şimdi o düzen tekrar geri getiriliyor. Tabi aynen değil de biraz traşlı ve makyajlı olarak.”
Havuz sisteminin banisi olan zatın söylemlerini de dikkate alarak uygulamayı ona göre yapmak gerekir herhalde.