28 ŞUBAT DARBESİ VE SONRASI
28 Şubat 1997 günü yapılan MGK toplantısı 9 saat sürdü ve 18 maddelik bir karar metni hükümete bildirildi.
Kararda; laiklik için yasaların uygulanması istendi, tarikatlara bağlı okullar denetlenmeli ve MEB’e devredilmelidir dendi. 8 yıllık kesintisiz eğitime geçilmeli, Kuran kursları denetlenmelidir. Tevhidi Tedrisat uygulanmalı, tarikatlar kapatılmalıdır. İrtica nedeniyle medya kontrol altına alınmalı, kıyafet kanununa riayet edilmeli, Atatürk aleyhindeki eylemler cezalandırılmalı, deniliyordu.
28 Şubat 1997 sonrasında önemli gelişmeler yaşandı:
4 Mart 1997’de Başbakan Erbakan, MGK kararları yumuşatılmazsa, kararları imzalamayacağını söyledi ve imzalamadı.
13 Mart’ta Başbakan Necmettin Erbakan, medya tarafından MGK kararlarını ”imzaladı” şeklinde sunuldu. Ancak 2013’te başlatılan ”28 Şubat Post Modern Askeri Darbesi Davası” soruşturmasında Erbakan’ın kararları imzalamadığı MGK tutanakları incelenerek teyit edildi. Nitekim dönemin gazetecilerinden olan Mehmet Ali Birand da CNN Türkte katıldığı Cüneyt Özdemir’in programında bu bilgiyi teyit etti, kendilerinin (gazetecilerin) kandırıldığını söyledi.
21 Mayıs’ta Yargıtay Başsavcısı Vural Savaş, ‘‘Ülkeyi iç savaşa sürüklediğini” söyleyerek, RP’nin kapatılması için dava açtı.
3 Haziran’da Susurluk Davası 7 ay aradan sonra DGM’de başladı.
10 Haziran’da Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay başkan ve üyeleri karargaha çağrılarak kendilerine irtica konusunda brifing verildi.
18 Haziran’da Necmettin Erbakan Başbakanlıktan istifa etti. İstifasının nedeninin Başbakanlığı Tansu Çiller’e devretmek olduğunu belirtti.
19 Haziran’da Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, hükümet kurma görevini, arkasında TBMM çoğunluğu olan DYP lideri Tansu Çiller’e vermeyip, ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz’a verdi.
30 Haziran’da Mesut Yılmaz, Bülent Ecevit ve Hüsamettin Cindoruk’la birlikte ANASOL-D hükumeti, daha sonra da Bülent Ecevitin Başbakanlığında ANASOL-M (DSP+ANAP+MHP) hükümeti kuruldu.
2012 yılında TBMM, darbeleri araştırma komisyonu kurarak 28 Şubat başta olmak üzere askeri darbeleri araştırmaya başlamıştır.
2 Ekim 2012 tarihinde Dönemin Başbakan Yardımcısı ve DYP Genel Başkanı Tansu Çiller ‘mağdur’ sıfatıyla ifade vermiştir.
Bu darbe esas itibariyle; FETÖ kışkırtmasıyla Ulusalcılara yaptırılmıştır. Böylece İmam-Hatipler devre dışına çıkartılarak FETÖ okullarının önü açılmış, bu örgüt eliyle topluma “Ilımlı İslam” anlayışı pompalanmıştır. Ilımlı İslam; vahyi dine karşı çıkartılan bir beşeri din empozesiydi.
1997 yılında RP’nin kapatılma ihtimali üzerine Fazilet Partisi kuruldu. Ancak FP de 2001 yılında Anayasa Mahkemesi’nce kapatılınca, Saadet Partisi (SP), 2001 tarihinde Ankara’da kuruldu.
1990-91 yıllarındaki körfez savaşı sırasında, önemli miktarda bir sıcak para Türkiye’den ayrıldı ve faizlerin yükselmesi ile birlikte bir durgunluk baş gösterdi.
1993 yılındaki Çiller hükümetinin kamu kesiminin açıklarını kapatmak için, borçlanmak yerine para basma yoluna gidince, Türk lirası değer kaybetti, bankalara olan güven kayboldu. Mudiler paralarını çekmesinler diye banka mevduatlarına yüzde yüz garanti verildi. Ancak bu kararın ardındandan da daha sonraki yıllarda birçok özel bankanın içi boşaltılırken, devlet bankalarından kullanılan krediler geri alınmayarak “görev zararı” adı altında vatandaşa ödettirildi.
1999 yılında kurulan üçlü koalisyonun (DSP+ANAP+MHP) siyasi irade oluşturamaması nedeniyle, IMF yoluna başvuruldu. Özel ve kamu bankalarından 26 milyar dolayında para kayboldu. İşleri düzeltmek için IMF’den Kemal Derviş getirilerek ekonomiden sorumlu bakan yapıldı. Bu arada Kemal Derviş; İsmail Cem ve Hüsamettin Özkan’la birlikte siyasi alanda operasyona başlayınca, MHP kendisinin yok edilmek istendiğini ileri sürerek, 2002 Kasım ayında seçime gidilmesini sağladı.
2002 Kasım’ında yapılan genel seçimde bu tarihe kadar mevcut olan partilerden yalnız CHP meclise girerken, Erbakan’ın partisinden ayrılan 50 milletvekili’nin Recep Tayyip Erdoğan’ın Genel Başkanlığı’nda kurdukları Adalet ve Kalkınma Partisi bu seçimlere katılarak tek başına iktidar oldu.