M. FAİK GÜNGÖR’ÜN ŞİİR KİTABI
Şiir bir musiki midir? Yahya Kemal; “şiir bildiğimiz musikiden farklı bir musikidir” diyor. Bu tarife yakın onlarca şiir tarifi var zaten. Bir adım daha atarsak; mimari de bir şiirdir. Harput Ulucami, Sarahatun Camii, Edirne-Selimiye Camii ve Süleymaniye Camii şiir olmasalardı hiç asırlardan süzülerek günümüze kadar gelirler miydi? Lale bu kadar ünlü ise bunu önce “çini ve ebru” sanatına, devamında da şiire borçlu değil midir? Laleyi; Lafza-i Celale, gülü Sevgililer Sevgilisi’ne zamir yapma sanatının estetik yaklaşımı şiire ait değil midir? Şairler olmasaydı lale ve gül bu kadar ünlü olamazlardı…
“Ben ki aşkın yurduyum, baştanbaşa Türkiye,
Lale desenli saray, gül kokulu konağım” dizelerinin sahibi henüz dumanı üstünde, içinde 98 şiiri olan “Çölün Kıble Tarafı” isimli şiir kitabının şairi M. Faik Güngör.
- Faik Güngör, “Çölün Kıble Tarafı”nda; bu şehrin milli-manevi tarafını, tasavvufun mistisizmini, ecdadın hamasi nefesini okuyucuya duyurmakta oldukça mahir bir şairimiz.
“Gül devrinden gelir akan bu nehir,
Mazluma zemzemdir, zalime zehir,
Hak içinse ölüm, istemem tehir,
Ezelden bu yola aşık neferim…” dizeleri ile “Gül Devri’nden akan nehir gibi görür kendini. Bir şairin kendisini “Sevgililer Sevgilisi’ne” bu kadar yakın hissetmesi bir saadet değil midir Allah aşkına? Allah ve resulüne olan yakınlık, kan bağından daha üstündür.
Yokluk ve fakirliğin baskısı artıkça ruhun neşe ve zevki de artar olduğunu şairimizin;
“Tatlı kazancına acı sırıma,
Musibet müptela olur harama,
Mide doyurmaya çare arama,
Sürekli aç olan gözündür gönül…” dizelerinde hissetmemek ne mümkün?
Büyük eserleri büyük âşıklar verir. İnsan yandığı ölçüde yükselir. Zaten “tasavvuf da bilmek işi değil, duymak ve olmak işidir” diyor konunun erbabı. Şairimizin;
“Hikmet aleminde çözüldüm geldim,
Özümden ayrıldım üzüldüm geldim,
Göğün kuşağından süzüldüm geldim,
Nazlı menekşenin nazlı moruyum…” dizeleri onun halini arzıdır.
- Faik Güngör’ün “Çölün Kıble Tarafı” isimli şiir kitabı “Yüzakı Yayıncılık” tarafından basılmış. 98 şiirden oluşan 160 sayfalık kitapta; “Sevgili’nin İzinde, İlahi Aşk, Dua/Şükür/Tefekkür, Sualler, cemiyet ve İstikamet” başlıklarından oluşan beş bölüm var.
Şairimize “Semalarda Bir Hüma” denilmesinde bence de isabet var. M. Faik Güngör’ün kelimeler arasında gezinerek seçtiği kelimelerle oluşturduğu mısralar, adeta onun keşif kolları gibi bizi de kendi atmosferine çekiyor ve biz de gönüllü olarak onun gönül mızraplarından dökülen musikisini meşk ediyoruz.
Kitabını bana gönderirken motto olarak seçtiği “Cumartesi Sohbetleri” aylık yemekli toplantılarımıza verdiğimiz isimdir. Bu toplantıların devamlı müdavimleri; Ahmet Eren, Mahmut Aksoy, Habip Yaşar, Muammer Aksoy, Galip Araç, Ahmet Turan, M. Faik Güngör, Ahmet Sağlam ve Nevzat Ülger olup, zaman zaman katılanlar da; Hanifi Yaşar, Mustafa Turan, Mahir Akgül, Mithat Yılmaz, Lutfi Parlak, İhsan Yaşa ve Ferman Bey olmaktadır. Aylık yemekli toplantılarda genellikle bir aylık kültür ve siyasi olayların değerlendirilmesi yapılmaktadır. Zaman zaman da Faik Beyin yayınlanmamış şiirlerini kendi sesinden, kendine özgü vurgu ve izahlarından dinleriz.
Şairimizden yeni eserler beklediğimizi ifade ederken, tebrikler ve teşekkürler Sayın Güngör diyorum.