REEL POLİTİK AĞIR BASIYOR
“60 ihtilali, 71 muhtırası, 80 darbesi, 28 Şubat postmodern darbesi ve son olarak 15 Temmuz hain kalkışması” vasıtasıyla hep bu ülkenin geleceğini çalmışlardır. Hayatımız neredeyse her 10 yılda bir darbelerle kesintiye uğratılmıştır. Darbe ya da ihtilal, bugün adına küresellşme dediğimiz uluslarüstü gücün yıkıcı özelliklerinden sadece biri. Küreselleşme için tek amaç; dünyanın bütün beşeri, finansal ve teknolojik kaynaklarının yalnız kendisine akmasıdır. Bu iştahının doyum noktası da yoktur.
Peki, dünyanın bu işin farkında olmamaları mümkün mü? Hayır, asıl bu soygunun farkında olmamak mümkün değil. Ama adamların ellerindeki argümanları o kadar güçlüki, ülkeleri idare edenlerin de bu argümanları reddetme şansları oldukça sınırlı.
Evet, küresel düşüneceğiz ama emperyalizme de boyun eğmeyeceğiz. Elbette ülkemizin iktisadi, teknolojik ve emniyet üçgeni açısından uluslar arası güçlerle uygun şartlarda ortaklık yapacacağız ama ülkemizin ve insanımızın geleceğine halel gelmesi olası durumlar olursa, hiç tereddüt etmeden elimizin tersiyle bu işbirliğini bitirmemiz şarttır. Şair bunun için; “Ben ezelden beridir hür yaşadım hür yaşarım,/ Hangi çılgın bana zincir vuacakmış şaşarım” derken en çok da bu duruma dikkat çekiyor olmalı.
“Elbette İslam’a inanıyoruz, ama bununla yetinemeyiz, onu anlamak ve bugünün dünyasında demokrasi anlayışı içinde nasıl tatbik edilebilir diye düşünmek ve bilimsel çalışmalar yapmak zorundayız” şeklinde özetlenebilecek bir anlayışa sahip olmak gerekir. Hayatın her şubesini kucaklayan, her alandaki örgütlenmenin nasıl olacağını açıklayan, temsil mekanizmasının hangi yöntemle belirleneceğini izah eden bir düzeni işletmek şart değil midir?
İslam’ın iktisadi ve yönetsel kavramının içi günümüz ihtiyaçları ölçeğinde ve bilimsel olarak, reel politiğin de ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde yetkin kişilerce doldurulmuş olsaydı, bu tez bugün hem İslam dünyasının, hem de bütün dünyanın umudu olacak bir sistem olabilirdi. Ama biz bu tür konularla uğraşacağımıza, reel politiğin gereği olan işlerle meşgul olmayı tercih ettik.
Hukukun Üstünlüğü Endeksi’ne göre; Türkiye 2014’te 113 ülke arasında 59’uncu sırada iken 2015’te 80’inci sıraya, 2016’da 99’uncu sıraya, 2017 yılında ise 101’inci sıraya gerilemiş. Bireyin hukukunu ve gelirini önemsemek gerekir. Ekmek en az hürriyet kadar, hürriyet en az ekmek kadar azizdir.
Dinlerin olduğu kadar politik sistemlerin de esas gayesi gelirin adil bölüşümü üzerinden adaleti tesis etmek değil midir?