SİYASİ PARTİLER ÜZERİNE
Bugün kısa da olsa siyasi partilerimize bakalım.
Önce CHP. CHP’de fikri anlamda esas olarak iki gurubun gücünden söz edilebilirse de, fiili olarak dört grup var diyebiliriz:
-Belki geçmişe göre daha başarılı olmak ve iktidara gelmek için koşturan Kılıçdaroğlu ekibi,
-Abartılı sloganist Kemalist çizgide, protokolda kendilerine rahat yer bulmak isteyen Baykalcılar diyebileceğimiz ikinci ekip (Muharrem İnce etiketinde),
– Diğer iki gurup da; aşırı sol gurup ile Kürt kavramı üzerinden siyaset yapmak isteyen bir ekip,
Esas mücadele Kılıçdaroğlu ekibi ile Baykalcılar ekibi arasında cereyan ediyor. Diğer iki ekip de varlıklarını genişletmeye çalışıyor CHP içerisinde.
Kılıçdaroğlu; CHP’nin kuruluş çizgisi yerine, yeni formüller ikame etmeye çalışıyor. Yani bütün toplumun partisi olmaya çalışıyor.
İkinci grup ise; Türkiye’yi “kuruluş kök değerleri” çerçevesinde değerlendiren, Türkiye’nin eski derin yapılarını özleyen bir oluşum. Gerçi Muharrem İnce’nin bu görüşü reddettiğine TV ekranlarında şahit olduk doğrusu. Köy Enstitülerini değerlendirmesi gibi.
Kılıçdaroğlu Türkiye’ye, İnce ise CHP’ye mesaj vermeye çalıştılar son genel kurullarında. Kılıçdaroğlu bu kongrede son defa genel başkan seçildiğinin farkında. Başaramazsa bir daha genel başkan olamaz. Türkiye’de Genel Başkanlık “ölene kadar” teamülünü unuttum galiba. Baykalcıların da, gelişmelere göre yeni bir parti kurma fikrine çok yakın olduğunu kaydedelim.
MHP yakın ve uzak geçmişte aynı sancıları birkaç defa yaşadı. Farklı düşüncelere karşı biraz da itici davrandığı için, önce BBP, sonra da farklı bir iddia ile “İYİ Parti” kuruldu. Gerçi Meral Akşener bu MHP imajını sileceğiz diyor. Çünkü “biz merkez”e talibiz iddiasını tekrarlıyor. MHP şimdilerde kendi düşünceleri üzerinden değil, iktidar partisi üzerinden siyaset yapıyor.
Aynı şekilde geçmişte RP’de, farklı seslere ve farklı isimlere karşı çıktığı için, önce AK Parti kuruldu ve kuruluşundan bir yıl sonra iktidar oldu. Daha sonra hakaretlere uğrayan Numan Kurtulmuş ve ekibi de RP’den ayrılarak HAS Parti’yi kurmuşlardı. Sonraları HAS Parti de AK Parti’ye katılmıştı. (Niçin ve nasıl katıldığını birgün yazarım.)
“AK Parti 2013’ten bu yana reel politiği seçti” diyor Kemal Öztürk. Daha ziyade konjönktür.
Siyasi gözlemciler Saadet Partisi’ni son zamanlarda “kilit parti” olarak niteliyorlar. Özellikle temel Karamollaoğlu’nun “ittifak değil, ilke” prensibine toplumun büyük kesimi olumlu yaklaşıyor. 2015 seçimlerinde bir başka parti öne çıkarılmıştı.
Partilerin iki çatı altında toplanmalarının iyi veya mahsurlu olduğu şimdilerde tartışılıyor. Zaten Türkiye siyasi hayatını 30 yıl tek parti ile ondan sonraki on yılını iki partiyle sürdürmüştü. Bu ikili yapı ciddi manada Necmeddin Erbakan ve Milli Görüş partileri ile bozulmuştu. Egemenlerin Erbakan düşmanlığı da en fazla kendi oyunlarını bozmalarından ileri geliyordu. Malum başka partiler de vardı o dönemlerde ama onlar aslında egemenlerden farklı siyasi parti sayılmazlardı. Türkiye, 15 yıldır AK Parti iktidarı ile tek parti iktidarını yaşadı. Diğer partiler, ülkenin son yüzyılındaki ne olaylara, ne de aktörlerine karşı itiraf ve itirazları olmadığı için iktidara alternatif olamadılar.
Erbakan’ın dışında, şöyle ya da böyle bir sistem önerisinde bulunan olmadı henüz.