YENİ HÜKÜMET SİSTEMİ
Türkiye’de 1876 yılında başlayan parlamento tecrübesi 1878 yılında meclisin kapatılmasıyla kesintiye uğramış ancak 1908 yılında tekrar açılarak günümüze kadar gelmiştir. Zaten 1920 yılında açılan BMM esasta Meclis-i Mebusan’ın devamı niteliğindeydi. Son 100 yıllık süre içerisinde üç önemli değişiklik yaşadı bu ülke.
-1299 yılında kurulan bu ülke 1920 yılında Padişahlık idaresinden Cumhuriyet yönetimine geçerek, kul kavramından “vatandaş” statüsüne adım attı. Birinci Dünya Savaşı’ndan çıkan Türkiye uzun ve yorucu çalışmaların ardından oldukça önemli sorunlarını çözerek tam 26 yıl tek parti dönemi ile yaşadı. Üç beyaz ve üç siyah problemi bu dönemde çözüldü.
-1946 yılında ismen, 1950 yılında da fiilen çok partili hayata geçti. Bu dönemin en önemli özelliği; belli bir gurubun değil, ülkenin top yekun kalkınmasının hedef alınmış olmasıydı. Toplum kesimlerinin para ile tanışması beraberinde gecekondulaşma şeklinde de olsa bir şehirleşme hareketinin başlamasını doğurmuştu. 1961 yılında parlamenter sistem kuvvetler ayrılığı sistemiyle birleştirilmişti.
-Üçüncü büyük değişim de 24 Haziran 2018 seçimleri sonucunda halk tarafından Cumhurbaşkanı seçimleri sonucunda oluşan bu günkü yönetim biçimidir. Ancak bu noktaya gelirken 2007 yılındaki parlamentoya müdahale edilmesini boşa çıkarmak için 2014 tarihindeki Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından seçilmesini zikretmek gerekir. Dolayısı ile Türkiye Başkanlık sistemine parlamenter sistemden değil, yarı-başkanlık sisteminden geçmiştir.
Bu, bir ‘transformasyon’dur. Yani bir ‘form’dan başka bir ‘form’a, bir ‘hal’den başka bir ‘hal’e geçmektir. Bütün idare sistemimizin ve elbette hükümet etme şeklimizin değiştiği bir zaman dilimidir bu.
Artık hükümet üyeleri değil, Cumhurbaşkanı seçiliyor ve Başkan da yalnız kendisine karşı sorumlu olarak oluşturulan kurulların ortaya koyduğu stratejileri uygulamak üzere Bakanları atıyor. Yetkiyse yetki, imkansa imkan. Bu yeni sistem başarı için ne gerekiyorsa fazlasıyla veriyor. Bahane üretmeye imkan vermiyor.
Önemli bir not; yeni devrin ayırt edici özelliğini, bakanların kimliğinde değil Başkan’ın sorumluluk tarifinde aramak gerekir. Taşradaki insanlar problemlerini çözmek için herhalde artık çoğunlukla TBMM’ne gitmeyecekler.
Artık yeni sistemle komplo teorilerinin defteri dürüldü. Faiz üzerine ne çok denklemler geliştirilirdi faiz lobisi tarafından. Böylece faiz lobisinin de ipi çekilmiş oldu. “Sonsuz ihtiyaçlar ve sınırlı imkanlar” üzerine ne çok gerçek dışı teorilerle toplum yönlendirilirdi. Bu büyük oyun da bir daha kurulmamak üzere bozuldu.
Alışması biraz zaman alabilir ama silkelenin ve kendinizi bu heyecan verici yeni siyasi gerçekliğe hazırlayın.
Kısa süreli yalpalamalar olabilir, geçiş dönemine verin. Şimdi yeni şeyler söylemek zamanıdır. O devir geçtiğine göre o sunum dili de mazide kalacaktır. Uğurlayın gitsin sona eren o dönemi.
“Hangi durumda isek öyle yönetileceğimizin” bilincinde olmalıyız. Toplum ve yönetim karşılıklı dönüşürler.
NEVZAT ÜLGER