“ÇOK MEDENİYETLİ TOPLUM” DÜZENİ
“Çok medeniyetli toplum.” Kavram bütün dünya ülkelerini ve insanlarını kapsıyor. Çok medeniyetli toplum tipinin dışında kalan bir ülke olmadığı gibi, iletişim araçlarının bu kadar geliştiği bir zaman diliminde buna imkan da yok. Medeniyetlerin interektif bir özelliğe sahip olmalarının yanında, toplumların da bir tek medeniyet mensubu olanlardan müteşekkil bir toplum olarak yaşamalarını düşünmek de biraz akla ziyandır. Aynı toplum içerisinde Batı medeniyeti mensupları da, Hint ve Çin medeniyeti mensupları da, İslam medeniyeti mensupları da birlikte yaşamaktadırlar. Irkçı düşünce sahipleri her toplumda da diğer medeniyet mensuplarını kendi toplumlarından kovmak istiyorlar ama buna pek de imkan yok. İşte Almanya ve Amerika’da yaşananlar, vurup kırmalar, hatta derin devletleri marifetiyle işledikleri çirkinlikler hep farklı medeniyetlere tahammülsüzlüklerden kaynaklanmaktadır.
Günümüzde artık bir medeniyetin kendi etrafına beton duvarlar örerek kendisini farklı medeniyetlerden izole etmesi mümkün değildir. Kaldı ki böyle yaparsa kapalı bir medeniyet haline gelir ki; o zaman da toplumsal hayatın kanunlarına ters düşeceğinden ilkel bir toplum haline dönüşür.
Tarihi tecrübelerle sabit olmuştur ki, büyük medeniyet mensubu ülkelerin, mesela İslam ülkesi olarak Osmanlı’nın en büyük özelliği farklı medeniyetlere olan toleransı onun hem uzun yaşamasına hem de skalanın üst katmanlarına yerleşmesine neden olmuştur. Zaten İslam medeniyeti değer ölçüleri bakımından “açık” bir medeniyettir. Ne demek açık medeniyet mensubu olmak? Yani kendisini yeryüzünün tek medeniyeti olarak düşünmez. Kabul etmese de diğer medeniyetlere saygı duyar ve diğer medeniyetleri yok etmeye çalışmaz. Hatta eğer kendi sınırları içerisinde iseler onları korur ve yaşamalarından rahatsız olmaz. Bu diğer medeniyetlerde de böyledir. İşte Hint medeniyeti, Budist de, Hindu da, Hıristiyan da, Müslüman da iç içe yaşamaktadırlar. Meydana gelen çatışmaların tek nedeni var: İktidar mücadelesi. Bu konu İslam ülkeleri için de, diğer medeniyet mensubu ülkeler için de aynı sonucu verir. Haçlı Seferleri din merkezli midir yoksa kapalı toplum sevdasındaki “din adamı” görünümlü papazların iktidar mücadelesi midir?
Bu anlattığımız konular için en olumsuz medeniyet; Batı medeniyetidir. Çünkü diğer medeniyetlerin tamamı din merkezli olduğu halde, Batı medeniyeti her ne kadar din merkezli olarak görülse de zannederim “kuvvet” merkezlidir. Zaten laikleşmesi de onun din merkezli olmaya lokal bir tepki hareketi değil midir? Oryantalizmi de bunun için kullanmıyor mu? Yani beceremiyor olsa da Batı, eğer dünyayı tamamen köleleştiremiyorsa, kapalı toplum olma sevdasındadır, AB’nin kurulmasını ve 65 yıllık serüvenini biraz da bu pencereden düşünmeye değmez mi? Modernleşme ve Batılılaştırma projelerine, diğer medeniyetleri ortadan kaldırma projesi demekte ne mahsur var?
Kaldı ki açık medeniyet üzerine ciddi ciddi düşünenler Batı medeniyetini tek medeniyet olarak görmeyi “şaşılık” sayıyorlar.
Peki, gerek İslam dünyasında, gerekse diğer medeniyet mensubu ülkelerde bu kadar kaos ve kriz neden oluşuyor? Herhalde, yönetim kadrosunda bulunanlar ile resmi kurumlarda bilimsel çalışma yapanlar “çok medeniyetli toplum” üzerinden değil de, yalnız mensubu oldukları medeniyet üzerinden olayları yorumluyorlar. Tabi harp sanayisinin bu kadar büyüdüğü bir dünyada savaşların olmamasını istemek oldukça fantazik bir durumdur.
“Çok medeniyetli toplum” sistemini bilim açısından da incelesek, ilim açısından da incelesek çıkacağımız düzlük; barış ve huzura giden parametreler olacaktır. Açık toplumun yol taşları “açık bilim”dir. Lineer tarih anlayışı sakattır.
NEVZAT ÜLGER