DOLAR ÜZERİNDEN SOYGUN
Dünya paralarına 1945 yılından beri ABD doları yön veriyor. Duruma göre piyasalarda ya kendi parasını artırıyor, ya da yerli parayı artırıyor. Elinde çok kuvvetli enstrümanlar ve yaptırım gücü var. ABD’ye itiraz eden devlet ve devlet yetkililerinin sayısı sınırlı. Onların da başına gelmedik hal kalmıyor.
ABD’nin sonsuz dolar basma serbestliği var. Bu işlem onun hem ekonomik gücünden hem de kurduğu finans ayağından (sermayenin gücünden) geliyor.
ABD dışında kalan ülkelerin böyle bir serbestliği yok. ABD dışındaki ülkeler kendi paralarını ABD dolarına göre ayarlıyorlar. Karşılığında ya altınınız ya dolarınız olacak.
Merkez bankaları FED’in şubeleri değil ama müthiş bir baskı altındalar.
Adına ister FED deyin ister beynelmilel sermaye deyin; bir ülkedeki dolarları azaltınca, o ülkenin ödemeler dengesinde sıkıntılar başlıyor ve enflasyon kaçınılmaz oluyor. O ülke de yabancı parayı çekmek için bu defa faizleri yükseltmek yoluna gidince yatırımlar duruyor ve işsizlik başlıyor. Faizi düşürünce de yabancı paralar ülkeyi terk ediyor.
Yerli para değer kaybedince hayat pahlılaşmaya başlıyor ve faizler yükseliyor.
Şimdi ekonomimizde çifte maliyet baskısı oluştu. Hem döviz yüksek hem faiz çok yüksek. Faiz yüksek olduğunda eğer döviz düşerse denge yine bir şekilde sağlanır… Peki, yükselen faize rağmen döviz neden düşmüyor?
Temel soru; MB Başkanı ile Merkez Bankası bağımsız kalacak mı?
Yerli ve milli para meselesi ne olacak? Değeri altınla ilişkili olacağı ilan edilen yeni bir para sistemine mi geçilecek; yoksa döviz hesapları yeni para sistemine göre mi işlenecek?
Bu olayın bir tarafı elbette. Başka gelişmelere de bakmak gerekir.
Dünya büyük bir değişimi yaşıyor. Herhangi bir insan, bugün cep telefonları ile tüm insanlıkla görüşür hale geldi. Yetmedi telefonuna yüklediği internet aracılığı ile hem bilgileniyor hem de kendisi bilgi yüklüyor. İnternet sayfalarında herkes her bilgiyi ve her haberi bulabiliyor. Adeta insanlık hafızası görünür olmaya başlamıştır.
Sanayileşme geldiği nokta itibariyle belki 5.0 diye nitelenecek olan bir değişime davetiye çıkarıyor.
Kimse artık kendi ürettiğini tüketmiyor. Uzaklık kavramı ise ortadan kalktı.
Günümüzde faizli sistemler ve onların merkezi yönetimleri her kesimden tenkitler alıyor. Görünen o ki, faizli sistem bilginin ve bilgilenmenin az olduğu zamanların ve ülkelerin sistemi olarak kalmaya mahkumdur.
Bireyin ve devletlerin sömürülmesinin nasıl yapıldığı, insanları kahredecek seviyede “faş” olmuştur. Bu işi anlamayan adeta kimse kalmadı. Uluslarüstü sermayenin tetikçi ekonomistler aracılığı ile ülkeleri nasıl sömürdüğü hiç de sır değil.
Buna ek olarak; dünyada 15 milyon insanın sermayesi bir milyon dolardan fazla diyor işin erbabı. Bu sayının da 5 milyonu ABD’de yaşıyormuş. Bir adım daha; sermaye sahipleri de paralarını ve kendilerini başka ülkelere taşıyorlarmış. Bu ülkeler de genelde AB ülkeleri ile BAE oluyormuş. Dünyada bu maksatla 2017 yılında taşınan insan sayısını 100 bin olarak veriyor kayıtlar.
Elhasıl insanlık yeni düzen arıyor. Dolar ve faize evet veya hayır! Karar sizin. Mecburiyetler insanı mucit yaparmış.
NEVZAT ÜLGER