SEÇİM VE YENİ SİSTEM
Yaklaşan 24 Haziran seçimleri, Nisan 2017 öncesi siyasal alanın sona ermesine ve yeni sistemin yerleşik hale gelmesine yol açacak olması bakımından önemli bir eşik olacak.
Aslında Cumhurbaşkanı’nın millet tarafından seçilmesi kararı eski sistemin değişmesi gerektiğinin ilanıydı. Çünkü yüzde ellinin üstünde oy almış bir Cumhurbaşkanı’nın icraya dahil olması normal kabul ediliyordu. Yeni sürece uygun bir strateji belirleyebilmek için gerek iktidar gerekse muhalefet çeşitli ittifakları hayata geçirdi. Bir tarafta “cumhur ittifakı” diğer yanda “millet ittifakı”. Yeni durumun ne olduğu ya da neye ulaşacağı hususu tam manasıyla netlik kazanmamış olsa da ittifak bloklarının söylemleri yeni siyasal bir duruma işaret etmektedir.
Yapılacak olan 24 Haziran seçimlerinin siyasi sistemde meydana getireceği dönüşümler kadar meydana getirdiği siyasi iklimi de iyi analiz etmek gerekir. Türkiye’de artık ittifakların zorladığı ve uluslararası trende uygun bir siyasal kültür şekilleniyor. İdeolojiler artık belirleyici değil. Bu durum belki de çok arzu edilmiyordu ama yeni şekillenme ideolojilerinin ateşini düşürdü. Dolayısı ile bu yeni durumun uluslararası siyasal paralellikleri yanında Türkiye’deki halka yönelik sergilenen göstermelik kutuplaştırıcı söylem ve eylemleri de törpülediği iyi oldu doğrusu.
İttifaklar üzerinden şekillenen yeni sistemin en azından iki bloklu siyaseti zorunlu kılacağı artık net olarak görülmekte. Türkiye’de o eski sağ-sol gibi içi boş ideolojik söylemlerin ve toplumsal bölünmelerin kaba anlamını yitirmeye başladığı söylenebilir. Gerçi sağ-sol kavramının esas itibariyle 1974 CHP-MSP koalisyonu ile darbe yediği unutulmamalıdır.
Esasen A Partisinin yerine B Partisinin geçmesi çok büyük bir anlam ifade etmez. Günümüz itibariyle kararsız kitlenin, üzerinde mutabık kalabileceği müştereklerin pek bir değeri bulunmuyor. Aslında bu Türkiye için ciddi bir eksikliktir. Güçlü bir muhalefet, iktidarın daha doğru işler yapmasının teminatıdır.
Yeni sistem, milletin egemenlik alanlarını genişletti. Görebildiğim kadarı ile seçmen artık yetenekli milletvekili seçme pozisyonunda gözüküyor. Bundan dolayı yaklaşan seçimlerde her türlü ihtimalleri de gözden ırak tutmamak gerekir.
Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçiş süreci ile birlikte siyasal, sosyal ve ekonomik kurumların kalite düzeyinin iyileştirilmesine yönelik olarak, yargıda, idarede ve ekonomide yapısal sorunların aşılabilmesini bekliyor toplum. Umarız Türkiye’de anayasa değişikliğiyle başlatılmış bulunan süreçten sonuç alınır. Zira Türkiye’nin tüm iç sorunlarına rağmen aynı zamanda küresel düzenbazlığın dışında kalmak için çırpınan bir ülke olduğunun da altını çizmeliyiz.
Özellikle “İslâm dünyasının” toparlanışında Türkiye’ye büyük görevler düşmektedir. Türkiye şu ya da bu ölçüde siyaseten İslam dünyasına örnek olma potansiyeli taşıyan bir ülkedir.
Şunun altını çizmek gerekiyor: Değişim dönemleri azami dikkat isteyen dönemlerdir. Bu dikkat eksik olursa, değişimin yükünü omuzlayanların her türlü sonuca açık olmaları gerekir.
NEVZAT ÜLGER