ELAZIĞ ODA SEÇİMLERİ
Eğer birazcık gelişmelere dikkat edebilmişsek, benim akranlarım üç farklı zaman dilimini birlikte yaşayarak öğrenmişizdir.
Nüfusun % 80’inin köylerde yaşadığı 50’li ve 60’lı yıllarda “tarım toplumu” olmanın özelliklerini yaşadık. O dönemin en itibarlı kesimi toprağı fazla olan, adına “ağa” denilen kimseler ve onların yakınları olanlardı. Varlık onların ellerinde olduğu için kendileri ve “kasaba politikacıları” ile birlikte ülkenin de söz sahibi kitlesiydi. Toprak, ticaret ve siyaset onlardan sorulurdu. Tipik tarım toplumu.
1960’ın ikinci yarısından sonra hissedilir bir ağırlıkta “modernite” argümanları öne çıkmıştı. Her türden düşüncenin revaçta olduğu, düşüncenin itibar gördüğü, kısmen de tepkici bir anlayışla dinin dışlandığı bir zaman dilimiydi bu yıllar. Bu akım en azından bizim ülkemizde 1990 yılına kadar devam etti. Siyaset kısa bir süre de olsa, Turgut Özal’ın sağladığı imkânlar ölçüsünde sıradan ailelerin çocuklarının parlamentoda söz sahibi olduğu bir dönemdi. Diyebiliriz ki; “ithal ikameci model” bu dönemde devreye sokuldu ve ülkemizde ilk defa KOBİ kavramı Özal’la başladı.
1990’dan itibaren özellikle iletişimin, bilgisayarın ve cep telefonlarının hakimiyetinin olduğu bir zaman dilimi başladı. Bu dönemin söz sahipleri artık ağalar değil, bilgili insanlar ve iş insanları oldular. Bunların toplumsal faaliyetleri önce STK denilen baskı guruplarında başladı, zamanla il ölçeğinde ticaret ve sanayi odalarında devam etti. TÜSİAD, MÜSİAD, ASKON vb esas anlamda Ticaret ve Sanayi Odalarına, Ticaret Borsalarına da birer alternatif olarak kurulmuşlardır.
İşte bu üçüncü döneme de küreselleşme dönemi deniyor. Önemli iş insanları toplum önüne kendi iş alanlarından başlayarak, STK’lar ve akabinde de TSO ve TSB yönetimine gelirler. Bu dönemin yönetim kadroları genellikle üniversite mezunudurlar. Önemli bir kısmının yabancı dilleri de vardır. Daha önemlisi “meslek sahibi”dirler. Bu özellikler olmadan da olur mu? Örnekleri çoktur.
Bu faaliyetin üçüncü ayağı ise parlamento basamağıdır. Bu insanlar “siyah-beyaz” plakalı mersedeslerden “kırmızı” plakalı mersedeslere geçmek eğilimindedirler ve bu da gelişmelerin işaret fişekleridir.
Buraya kadar yazdıklarım, biraz da ETSO seçimleri içindi aslında.
– 2 Nisan 2018 günü Yapılan Elazığ Ticaret ve Sanayi Odası seçimleriyle oda yönetimi değişti. Odanın yeni başkanı Asilhan Aslan oldu. Kendisini tebrik ediyorum. Hayırlı olsun. ETSO toplamda 6.000 üyeye sahip bir oda. Önemli bir potansiyeli var. Yapılacak da bir hayli proje var doğrusu. Kadroları bu işe yeterli midir onu bilmiyorum.
Yeni dönemin ETSO meclis başkanı da Ahmet Yaşa oldu. İki başkan da mühendis kökenliler. Genç ve dinamikler. İş hayatlarında iki başkan da başarılı birer örnektir.
Geçen dönemin başkanı İdris Alan’a da teşekkür ederiz. Özellikle cazibe merkezleri konusunda Elazığ’ı potaya o taşımıştı. “Mümkün olmaz gibi görüneni mümkün yapmak mümkündür” dedi ve başardı.
Yeni ETSO Başkanı Asilhan Aslan’ın seçimlerde kullandığı “Amaç net, Elazığ’a hizmet” parolasının tahakkukunu bekliyoruz artık. Allah muvaffak etsin.
NEVZAT ÜLGER