SEÇİMDEN ÇIKARILAN SONUÇLAR
Her oy bir vatandaş ve her vatandaş birinci sınıf bir şahıstır. Hiç kimse kendi oyunu başkasının oyundan kıymetli görmemelidir. Bir hanım geçmişte böyle bir garabete düşmüş ve akıbeti hiç de iyi olmamıştı.
Son seçimle birlikte birçok ilki birlikte yaşadık. Öncelikle seçimlere katılım oranında Türkiye dünyaya örnek oldu. Katılım % 87. Önemli bir olay.
-İş insanları son 40 yılda, siyasetle olan bağlarını kendi lehine kullanabilmek için direkt veya endirekt medya işine girdi. Bu durum ülke genelinde de taşrada da aynı minval üzere yürüyor. Siyasetçi medyanın gücünü kullanmak isterken, medya da siyasilerin gücünü kendi ticaretine kullanmanın yollarını arıyor.
-Son zamanlarda konuşma dilimize hızlı bir giriş yapan “trol” sözcüğü, ilkeleri olan insanları da etkilemeye başladı. Yaygın medyada “köşe yazarı” artık kendi düşüncelerini rahatlıkla yazan insan değil, yüksek maaşla çalışan bir kitle haline geldi. Bu yeni bir şey de değil işin doğrusu.
-CHP Genel Başkanı kendi partisinin Cumhurbaşkanı adayını, partisinin oyundan daha yüksek oy almasına rağmen maalesef tebrik dahi etmedi. Halbuki ötekileştiren siyaset kazandırmaz, kaybettirir. Nitekim Kılıçdaroğlu için istifa sesleri her geçen gün artıyor.
– Siyasette bilgili olmak ayrı bir iş, “birinci adam” olabilmek çok daha ayrı bir iştir. Birinci adamlığı son 20 yılda en iyi başaran lider Recep Tayyip Erdoğan oldu. Disiplinle baskıyı ayırabilmek lidere toplumda itibar kazandırıyor.
-Türkiye yeni dönemde yalnız bir lider seçmekle kalmadı, aynı zamanda yeni bir sisteme de evet dedi. Hatta Cumhurbaşkanı ile partisi arasındaki önemli oy farkını biraz da bu pencereden değerlendirmek gerekir. Gerçi bu konunun başka nedenleri de var elbette ama demek ki Cumhurbaşkanının dışında kibir tuzağına düşmeden halka dokunabilen siyasi çok az oldu. İl-ilçe örgütleri, belediyeler ve milletvekili adayları, halkın görevlendirmesiyle orada olduklarını unutmadan, vatandaşla arasına duvar örmesinler.
-Başbakan Binali Yıldırım, Türkiye’de son 15 yılda özel sektör yatırımlarının devlet yatırımlarına oranının bire dokuz olduğunu söylüyor. Yani devlet bir birimlik yatırım yaparken özel sektör dokuz birim yatırım yapmaktadır. Toplumsal fayda açısından bu oran kaç olmalıdır diye bir soruya yine devlet yetkilileri cevap vermelidirler. Ama hür teşebbüsün önemini iyi anlamak gerekir.
-İyi işleyen bir ekonomide piyasadaki fiyatları belirleyen etmenler; ücretler, vergiler, kiralar ve üretim olmalıdır. Ama piyasanın belirleyicisi büyük oranda döviz olursa çok dikkat etmek gerekir. Vergi adaletsizliği anlamına gelen dolaylı vergiler fahiş oranda artış gösterirse toplumda sıkıntılar başlar.
-Devlet bürokrasi demektir ve insan merkezli değildir. Çünkü bürokrasi kendisini devletin sahibi olarak görmektedir. Bu nedenle de “milleti olan devlet anlayışından daha ziyade, devleti olan millet anlayışına” ağırlık vermek gerekir. Cumhurbaşkanı bu işe başlarken bu konuyu Edebali’ye söyletmişti: “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.”
-“Açık bütçe”, ülkenin hızlı kalkındırılmasında bir tercihtir. Ülke daha çabuk zenginleşebilir. Son 70 yılda Erbakan hariç, bütün liderler açık bütçe modelini tercih etmiştir.
-Son bir fasıl da, “meritokrasi” üzerine olsun. Meritokrasi yani “liyakate dayalı yönetim biçimi” tekrar gündemin birinci sırasına alınmalı, bu konu, dikkatle parti mottosu haline getirilmelidir.
NEVZAT ÜLGER