KANUN HUKUK DEĞİLDİR!
Bugün halkı Müslüman olan ülkelerin içinde bulunduğu iktisadi durumlarına bakarak, bu geri kalmışlığı İslam’a mal etmek çok yanlış bir anlayış, bilgisizce ve kasıtlı bir yaklaşım, şaşı bir bakıştır. Müslümanlar 632-1699 yılları arasında çok parlak bir uygarlık ortaya çıkardığına göre, sorunun kaynağı İslam değildir. Sorunu, söz konusu ülkelerin siyasi yapılarında ve yöneticilerinin İslam’ı nasıl anladıkları konusunda aramak gerekir. Ayrıca o ülkedeki iktisat uygulayıcılarının diğer bir ifade ile hükümet edenlerin, adında İslam kelimesinin bulunduğuna takılmadan, bu ülkelerin siyasi yapılarının ve toplumsal uygulamalarının İslam dini ile uyumlu olup olmadıklarına bakılmalıdır.
İslam iktisadı, diğer iktisadi sistemlerden tamamen bağımsız, buna karşılık İslam’ın genel prensipleri ile iç içedir. İslam, düalizmi kesinlikle kabul etmez. İslam hayatın bütününü kucaklamakla kalmaz, mezardan sonraki hayat için de dünyadaki her türlü davranışa ölçüler kor. Esasen toplumsal hareketliliğin de kültürel ve sosyal yapının da esas yönlendiricisi ekonomi değil, din’dir. Bireysel kültürlerin de toplumsal kültürlerin de oluşmasında ve içeriğinin doldurulmasını sağlayan esas unsur dindir.
İslam iktisadının bağımsız bir bilgi dalı oluşu yalnızca bir bilim dalı ortaya koymak anlayışından değil, İslam inancının içeriğinden kaynaklanmaktadır. Bu içerik Kur’an, sünnet, belli uygulama tarzları üzerinde oluşan görüş birliği (icma) ve yeni düşünce ve görüşlerden oluşan (kıyası da oluşturan) içtihatlardır.
İslam’da insanlar kendi kişisel görüşlerine göre bir şeye helal veya haram diyemezler. Böyle yapanlara Kur’an “yalancı” demektedir. (Nahl/116) Çünkü helal ve haramı tayin hakkı Allah’a aittir.(A’raf/157) Hazreti Peygamberin bu konudaki hadisleri, Allah’ın hükmünü ve iradesini beyandan ibarettir. Zaten yeni kural ve kaide belirlemede topluma tanınan hak da mutlak değil, sınırlı ve değişkendir.
Esas gaye Allah’a kulluk etmek ve insanların mutluluğuna çalışmaktır. Hedefi Allah’a kulluk ve insanları mutlu etmek olmayan sistemlerin insanlara sunduğu şey, küçük bir azınlığın aldatıcı mutluluğu ile büyük kitlelerin mutsuzluğu olmuştur.
İslam’da özel mülkiyet meşru kabul edilirken, azgınlığın önlenmesi açısından o malın meşru olmayan yollardan elde edilmesi yasaklanmıştır.
İslam’da mal elde etmede meşru olmayan yollar sayılacak olursa şunlar söylenebilir:
Rızası olmadan başkasının malını almak (Nisa/29)
Alındığı halde bedeli ödenmeyen malı sahiplenmek (Bakara/188)
Tefecilik yoluyla kazanç veya mal elde etmek. (Bakara/275)
Rüşvet yolu ile mal elde etmek (Bakara/188)
Kamu veya özel bir mülkiyet malını sahtekârlıkla elde etmek.
Gasp yoluyla mal elde etmek.
Yetimlerin malına el koymak (Nisa/10)
Eksik tartı ve eksik ölçü yoluyla mal edinmek. (Mutaffifin/1–3)
Fuhuş yaparak ya da yaptırarak kazanç veya mal edinmek (Nur/33)
İçki yapımı ve satımından mal veya mülk edinmek (Nur/19)
Put yapımı ve satımından mal edinmek (İbrahim/14)
Kâhinlik, falcılık, astroloji gibi yollarla mal veya kazanç edinmek. (maide/3)
Zaten ekonomik problemler yalnızca ekonomik görüş açısıyla kavranıp çözülemez. İnsanın inançlarıyla da sıkı sıkıya bağlı olan hayatın tüm boyutları dikkate alınarak çözülmelidir.
NEVZAT ÜLGER