BATI NEDEN TEDİRGİN?
1989 yılında Rusya’nın sistem değişikliğine giderek küçülmesinden sonra, Batı hep “Siyasal İslam” ve “Ilımlı İslam” kavramlarını piyasaya pompalıyor. Artık komünizm tehlikesinden değil, İslam’ın uyanışından korkulmaktadır. Bu kavramlara İslam dünyasından balıklama atlayan birçok insan, gurup ve sosyolog oldu. Aslında bu kişi ve gurupların esas amacı iktidara gelmek veya iktidarda önemli bir figür olabilmektir. Aynı kitle veya başkaları Batı’nın tutumunu sergilemek adına ne “Siyasal Hıristiyanlık” gibi bir kavramı kullandı ne de bu kavramların yanına yaklaştı. İşte şimdilerde, Batı’nın kullanılmasından hoşlanmadığı ancak pek popüler olan “neo-emperyalizm”, Vatikan’ın emrinde olan “Siyasal Hıristiyanlık” eliyle yürütülüyor. Batıdaki Hıristiyan partilere dikkat edilirse konu hemen anlaşılır.
20.yüzyılın üçüncü çeyreğinden başlamak üzere, özellikle 21.yüzyılla birlikte genelde dinler, özelde İslam ve Müslümanlar mabetlerinden dışarı çıkmaya başladılar. Artık Müslümanlar sosyo-ekonomik meselelerin, sosyo-kültürel meselelerin ve sosyo-siyasal meselelerin içinde yer almaya başladılar. Edilgen olmayı terk ederek etken bir konumu tercih etmeye başladılar. Türkiye, “bölgedeki hiçbir olaya yabancı kalamayız” diyerek yeni pozisyonunu Batı’ya rağmen net olarak gösterdi.
Gerek Batı’nın ve gerekse Doğu’nun, belki kullandıkları dil itibariyle farklı şeyler söylüyorlarmış algısını da iyi tahlil etmek gerekir.
Bu gün yurt dışından ve yurt içinden, sinelerindeki maneviyatı alınmış gayrı memnunlar ne kadar Batı’nın dümen suyunda gidiyorlarsa, buna mukabil Müslümanlar da artık ilimde, siyasette, sosyal hayatta ve iktisadi yaşayışta “aktif tevekkül” devrini yeniden başlatmışlardır. Batı, uyanışın ileri boyutlara doğru hızla ivme kazandığını gördüğünden, İslam ülkeleri için “Ilımlı İslam” gibi bir kavramı empoze ediyor.
Ilımlı İslam; gerçek İslam’ın hakimiyetini önlemek için kullanılan yön saptırıcı bir araçtır. Yani Ilımlı İslam, sahih İslam’ı alt edinceye kadar Batı’nın kendince kullandığı durdurucu ve yavaşlatıcı bir silahı ve uydurmasıdır.
Müslüman Dünyası’nda yirminci yüzyılın üçüncü çeyreğinden itibaren tedrici de olsa ilmi, teknik ve finansal noktalarda, yeniden diriliş hareketi olduğunu rahatlıkla gözlemlemek mümkündür. “Müslüman dünyasındaki canlılığın motor gücü İslam dinidir/İslâmcılıktır”. Evet, Müslüman dünyasında bir şeyler oluyor! Bu dünya artık eskisi gibi değil. Bir dinamizm var. Zaten Batı’yı rahatsız eden de bu.
Batı da Doğu da eğer samimi iseler henüz özgürlük problemini çözemedi. Gelirin adil dağılımını çözemedi. Yazılı, sözlü ve görsel hürriyet konusunu, hukuk ve insan hakları konusunu, kadın ve çocuk hakları konusunu, işsizlik ve açlık sorununu, uyuşturucu ile mücadele konusunu, etnik yapılara dayalı üstünlük iddiaları sorununu ve terörizm konusunu çözüme kavuşturabilmiş değildir. NEVZAT ÜLGER