KALKINMA BANKALARI FAİZSİZ Mİ?
Biri eski bir bankacı, diğeri tüccar/girişimci ile birlikte katılım bankaları ile konvansiyonel bankalarının işleyiş farkları ya da benzerlikleri üzerinden yatırım ve toplumsal kar konusunu konuşuyoruz.
Diğer arkadaşların konuşmalarının ardından benim söylediklerimi aktarmak istiyorum esas olarak.
Tüm dünyada bütün bankalar para alıp satmaktadırlar. Elbette bu işlemi yaparken de bu işin birtakım riskleri vardır. Bu risklere finansal riskler adı veriliyor.
-Krediyi alan borçlunun parayı geri ödeme riski,
-Ülkedeki enflasyon,
-Uzun dönemde meydana gelebilecek riskler.
Dünyadaki bütün Merkez Bankaları, paranın alınıp satılmasında ortaya çıkabilecek risklerin azaltılması için kendi aralarında “likidite oranları” gibi önemli bir sistem geliştirmişler. Amaç; para arzı ile talebi arasında ortaya çıkabilecek karlar. Akıllıca bir sistem.
Şimdi işin diğer yakasına bakalım: Kalkınma bankalarının kuruluş felsefelerine göre para alınıp satılmayacaktı. O zaman da yukarıda sayılan sistemden faydalanamayacaktı. Kalkınma bankalarının esas işlevi ve riski, para riski değil, iş riski olmalıdır. Kalkınma bankalarının kuruluş gayeleri budur. İşte burada Kalkınma Bankalarının yapmaları gereken şey; “iş riskleri”ni minimize edecek yöntemler geliştirmektir. Niçin geliştiremiyorlar/geliştirmiyorlar?
Kalkınma Bankaları üzerinden baktığımız zaman, hedef kar mıdır, mudi sayısı mıdır yoksa toplumda bir algı değişikliği meydana getirmek midir?
Burada önemli bir konuyu ifade etmek istiyorum: Bir tüccar yurt içinden veya yurt dışından mal alacağı zaman bakar, konvansiyonel bankaya mı çok ödeyecek, kalkınma bankasına mı? Birinde nakit alıp-verme işlemi var, diğerinde “murabaha” denilen bir işlem. Hiç şüpheniz olmasın; hangisi daha karlı ise ona yönelecektir. Elbette fazla ödemeye rağmen faizsiz sistemi tercih edenler de var. Nitekim ben böyle iki tüccara bizzat şahit oldum. Demek ki murabaha sistemi olağanüstü durumlarda başvurulacak bir enstrüman olmalıdır yoksa kalkınma bankalarının piyasanın % 5-10’unda kalmaları hiç değişmeyecektir.
Öyle ise kalkınma bankalarının işleyiş tarzlarında bir yanlışlık var. Tabi düşünmeden de edemiyoruz; “Muşaraka/şirketleşme” denilen risk şirketi uygulamasına geçmenin mahsurlarını minimize ederek “Venture Capital” uygulamasına geçmek gerekmez mi? ABD gibi bir ülke Venture Caital sistemini yalnız kar ve kalkınma yönüyle tercih ederken, Müslüman ülkeler hem inançları gereği hem de kar maksimizasyonu açısından bu sisteme geçmeyi neden düşünmezler? Unutmayalım bu sistem, kapitalizmin birtakım risklerini de minimize ediyor. İslam karı destekleyen bir dindir. Çünkü zekat vermek için varlıklı olmak gerekir.
Kalkınma bankaları parası olan mudilerle sağlıklı girişimciler arasındaki fonksiyonunu toplumun kalkınmasına ve dönüşmesine kullanmalıdır. Böyle olursa kaynak da çoğalır, kaynağı kullanacak sağlıklı girişimciler de. Tabi önce yasal düzenleme gerekir. Konu hissi değil, ilmidir.
NEVZAT ÜLGER