PARİS KONFERANSI VE DÜNYA SAVAŞLARI
11 Kasım 2018. Birinci dünya Savaşı’ndan tam yüz yıl sonra. Savaşın birinci aktörü Fransa, adeta günah çıkartırcasına barış konferansı düzenledi. Paris’te yapılan Birinci Dünya Savaşı’nın sona erişi ile ilgili 100’üncü yıl törenlerini verirken BBC’nin koyduğu alt yazıya dikkatle bakın: “Osmanlı imparatorluğunun parçalanışının 100’üncü yıl dönümü. ”
Birinci Dünya Savaşı Osmanlı Devleti için 30 Ekim 1918’de değil, 9 Eylül 1922 tarihinde, savaşan diğer taraflar için de 11 Kasım 1918 tarihinde fiilen sona erdi.
Dikkat edilirse toplantıya katılan devletlerin değil, liderlerin isimleri öne çıkarılıyor. Dünya 21.yüzyılı otoriterlik üzerine bina ediyor. Merkel, Putin, Makron, Trump ve diğerleri. Çin devlet başkanı, başkanlığını ömür boyu olarak belirledi. Güney Amerika ülkeleri vd.
- Dünya Savaşı’nda ölenler, İngiliz ve Fransızların muhteris açgözlülüklerinin kurbanı oldular. Bizim milyonlarca insanımız şehit oldu. İngiltere ve Fransa, Osmanlı topraklarını aralarında bölüşmek için Sykes-Picot anlaşmasını gizli olarak imzalamış ve nasıl pay edeceklerini belirlemişlerdi. Bu ikiliye bilahare Rusya da dahil olmuş ama Ekim (1917/Komünist) devrimi nedeniyle, paylaşımdan pay alamaz korkusu ile anlaşmayı emperyalist emelli diye faş etmişti. Almanya, sanayisine pazar arayışındaydı. ABD’nin satacağı fazla şeyi olmadığı için Birinci Dünya Savaşı’na müdahil olmadı. Şimdi bütün devletler kolkola. Hedef barış ise iyi bir girişim, yok yeni planlama ise dikkat etmek gerekir. Temel soru şu; 1. Dünya Savaşı sona erdi mi? Her gün binlerce insanın ölmesi barıştan mı oluyor? Yeni trend “mülksüzleştirme ve vatansızlaştırma.” Yalnız Türkiye’ye kaçanların sayısı beş milyon.
- Dünya Savaşı’nın kurbanları faşizm karşısında ölüm-kalım mücadelesi vermenin nihai ve zorunlu şehitleridir. Almanya sanayileşmede bir hayli mesafe almıştı. Hitler ve Mussolini milyonların ölümünü önemsemeyen iki faşist lider.
- Dünya Savaşı, Hitler’in dünyaya kötü niyetine karşı bir öz savunma, bir nefsi müdafaa. Buna karşılık 1. Dünya Savaşı bir paylaşım mücadelesi olarak tarihe geçmiştir. Özellikle Osmanlı İmparatorluğu’nun yer altı zenginliklerle dolu topraklarının idaresi artık sürdürülemez olduğu bir noktaya vardığı kabul edilerek savaşın önemli bir kısmı Osmanlı’nın elinden alınacak topraklar üzerinde cereyan etmiştir. 2. Dünya Savaşı’na ABD’nin müdahil olması ise, satılması gereken birikmiş malzemesinin olmasıdır. Nitekim savaşın sonunda oluşacak olan “Yeni Dünya Düzeni” kimin hesabına çalıştı bu güne kadar, ona bakmak gerekir.
Sanayileşmek bu savaşların yaramaz çocuğu. Bu yüzeysel bahanenin arkasında ise savaşın gerçek Saikleri; kahrolası sömürgecilik ve emperyalizm ile megaloman liderler.
Verimli topraklar ve yer altı zenginlikler sahipleri tarafından işlendiği zaman mutluluk kaynağı, ama toprak sahipleri ve liderleri güçlü değillerse düşmanların cazibe merkezi. İşte Suriye, işte Irak, işte Libya, vd. Onun için Türk ordusu daha da güçlenmelidir.
Avrupa’nın dikkat çeken neyi var? Kadim şehir olarak Atina ve Roma’dan başka neresi var? Ondan dolayı savaşları hep kendilerinden uzaklarda sürdürebiliyorlar. İkinci Dünya savaşında ise Alsace bölgesi nedeniyle savaşı bizzat yaşadılar ve ABD’nin Marshall ve Truman yardımları olmasaydı ayağa kalkmaları yüzyılı aşardı. Onun için Ortadoğu’da savaşlar bitmiyor.
11 Kasım 1. Dünya savaşının, 20 Kasım ise Mondros ateşkesinin 100. yılını işaret eder. Mondros’a istinaden Sevr ile belirlenen sınırlar ise Osmanlı mirasının paylaşımında Türklere Anadolu’nun küçük bir parçasından gayrisinin layık görülmediğini teyit etmektedir. Batı’nın bu kötü niyetini savaş öncesinde Türkiye’de ancak iki kişi fark etti diyor tarihçi; Mustafa Kemal ve Vahdettin.
Birinci Dünya Savaşı’nın en büyük yıkımını başta Osmanlı devleti olmak üzere bütün İslam dünyası yaşadı. Paris şimdi onu kutluyor.
NEVZAT ÜLGER