SARI YELEKLİLER ÜZERİNDEN BİRAZ TARİH
15. Asır Rönesans için alt yapı oluşturma dönemlerinin hızlandığı bir asır. Ortaçağ’ın kapanıp, Yeniçağ’ın açılmasına neden olan, Batı dünyasını etkisi altına almış olan bir düşünceler toplamının adıdır Rönesans. Batı Fatih Sultan Mehmet’i nasıl unutur.
Rönesans “Allah merkezli bir dünya tasavvurundan insan merkezli bir evren tasavvuruna geçiş” için kullanılır. Din merkezli olmaktan çıkıp dünyevileşmeyi ve bireyciliği savunur. İtalya’da başlamış ve sonra tüm Avrupa’ya yayılmış bir harekettir.
O güne kadar kilisenin Latin alfabesi üzerinde aşırı bir ısrarı ve hassasiyeti vardı. Çünkü herkes Latince bilmiyordu ve kilisenin aleyhine yazılar bile olsa onları sınırlı sayıdaki insanlar okuyor ve halk bunları öğrenemiyordu. Bir bakıma kilise bilginin yaygınlaşmasını istemiyordu. Çok tuhaf, Latin alfabesinin Türkiye’de kullanılmaya başlamasından sonra bu alfebeye “Türkçe” denilmesi hala devam ediyor.
Rönesans, “Doğu” karşısında uzun zamanlardır geriye düşmüş olan Avrupa’nın, ticaret ve Coğrafi Keşiflerle yükselişinin tescili olmuştur. İtalyan Rönesans’ı bu dönemin başlangıcı sayılan sanatsal ve bilimsel gelişmeyi ifade eder. İki anlamı içerir. İlki antik klasik metinlerin tekrar keşfi, öğrenimi, sanat ve bilimdeki uygulamalarının tespitidir. İkinci olarak bu entelektüel aktivitelerin sonuçlarının Avrupalılık kültürünü genelde güçlendirmesidir. “Batı”, kendini bir kavram olarak değil, bir değer olarak dünyaya tescil ettirdi.
Rönesans döneminin yayılmacılığının esas yürütücü gücü tüccarlardır. Bunlar en kârlı ticaretin hangi alanda olduğunu araştırdılar ve bu yoldan sağladıkları zenginlikleri sanat ve endüstri yeniliklerine yatırdılar. Rönesans; büyük kent-devletlerinde ya da metropollerde doğmuştur. Şehir medeniyet demektir. Oysa Müslümanlar şehri hemen 622’de keşfetmişler ve “Medine”yi kurmuşlardı.
“Rönesans insanın keşfedilmesidir.” deniyor. Orta çağ Batı için karanlık çağ ama Müslümanlar için altın çağdır. Gerçekten de Ortaçağ Avrupa’sında insanın hiçbir kıymeti yoktu. Bunun için “Karanlık Çağ” deniyor. Engizisyon mahkemelerinde yüz binlerce insan haksız yere ve çok defa sırf servetlerini ele geçirebilmek için öldürüldü. Aslında Batı denilen gelişmiş ülkelerin bu gün Irak’ta, Mısır’da, Suriye’de, Afganistan’da, Yemen’de ve Libya’da yaptıkları da bu söylenenlerden farklı değildir.
Papazlar çeşitli menfaatler karşılığında günahları affediyorlardı. Hatta cennetten yerler satıyorlardı. Mantık ve insanî esaslar kaybolmuştu. Tabi bu konu, Hıristiyanlığın, Roma İmparatorluğu tarafından güya kabul edileceği 4. asra kadar gider.
Roma Hıristiyanlığı kabul etmiş gibi gözüküyordu ama esasta; Hıristiyanlık Romalılaşmıştır. Bu asır, Tanrının insan konumuna getirildiği tarihtir. Roma’nın Hıristiyanlığı kabul şartı “teslisti” zaten. Dolayısı ile de papazların günahları affetmeleri ve cennetten arsa vermeleri çok doğaldı bu anlayışta. Çünkü tanrı insanlaşmıştı ve “din adamları”.da vekildi!
Dünya’nın döndüğü kanısına varan Galile ve daha pek çok düşünür çeşitli işkenceler görmüş, pek çoğu öldürülmüştür. Bu itibarla Rönesans hareketi ilim ve teknolojideki ilerlemeden ziyade, insana yapılan baskılara, Batı’daki zulümlere bir başkaldırıdır.
Avrupa’daki “Sarı Yelekliler” ve ABD’deki diğer yürüyüşleri insanların sömürüye ve barbarlığa karşı başlattıkları yeni bir isyan hareketi olarak okumakta hiçbir sakınca yoktur.
NEVZAT ÜLGER