YEREL SEÇİMLER VE ELAZIĞ’IN GELECEĞİ
Elazığ, ekonomik gelişmeye uygun yapısı olan eski bir yerleşim merkezidir. Bu eski kavramının içini doldururken; 1834 tarihinden önce ve 1834 tarihinden sonra diye de bir ayırım yapmayı unutmamak gerekir. 19.yüzyılın ilk çeyreğinde Harput’un da aralarında bulunduğu Divriği-Siverek- Dersim-Diyarbekir hinterlandında soygun ve eşkıyalık olayları çoğalınca, yasadışı olayları önlemek ve huzuru sağlamak üzere Reşit Mehmet Paşa olağanüstü yetkilerle bölgeye vali olarak gönderilmiştir. Yukarıda sayılan bölgede dilediği yerde ikametine izin verilince, Maden-i Hümayun Emanetini de (Maden ve Keban işletmelerini) göz önüne alarak, merkez olarak Harput’a bağlı Uluova’da bulunan Mezra’yı tercih etmiştir. Iğıki (Yığınki)’ye bağlı Agavat Mahallesi’nde (bu günkü Sarayatik’de Ağalar Mahallesi’nde) bir binaya yerleşip vilayet kalemini de Harput’tan buraya taşımıştır. 1863 yılından sonra da birkaç defa isim değiştirerek; 1967 yılında “Mamuratül Aziz”, daha sonra yapılan değişiklikle 1871 yılında “Elaziz” ismini almıştır. 1937 yılında da önce “Elazık”, sonra da “Elazığ” olmuştur.
Sırasıyla Hititlere, Urartulara, Romalılara, Bizanslılara, Sasanilere, Azeri Türklerine, Araplara, Artuklulara, Selçuklulara, Dulkadiroğullarına, Akkoyunlulara, Safevilere ve nihayet 1516 yılından itibaren de Osmanlılara mekanlık etmiş olan Harput, 1834 yılından başlamak üzere zamanla önemini kaybetmiş, nostaljik bir tarihi mekan olarak kalmıştır. Şimdi Harput’u nasıl eski ihtişamlı günlerine yaklaştırabiliriz diye çalışmalar yapılıyor.
Elazığ bundan yüzyıl önce de ciddi ekonomik faaliyetleri olan bir şehir. 19. yüzyılda ve 20. yüzyılın ilk çeyreğinde ciddi manada debbağcılık, ipek dokumacılığı, kuyumculuk, basmacılık gibi faaliyetlerin yapıldığı bilinmektedir. Zaten takip eden dönemde de hemen kurulan “İplik Fabrikası” aynı faaliyetlerin bir devamıdır. “Beş Kardeşler” binalarında 1911 yılında 400 kişinin çalıştığı ipekçilik hakkında konuşan belgelerin yanında canlı şahitler yakın zamana kadar yaşamaktaydılar.
Birinci Dünya Harbi, arkasından ülke olarak giriştiğimiz Kurtuluş Savaşı sonrasında birkaç metropol şehir hariç, ülke ciddi bir sıkıntılı dönem yaşamıştır.
1950 sonrasında kalkınma hamlesine girişen Elazığ’da önemli devlet yatırımları yapılmıştır. 1954 yılında yapılan “Hazar Santrali”nin ardından kurulan Şeker Fabrikası, Çimento Fabrikası, Et Kombinası bunlardan birkaçıdır.
1968 yılından itibaren de 2. Sanayileşme hamlesine girişerek, Keban Barajı istimlak bedellerinin yatırıma ve istihdama dönüştürülmesi amacıyla özel sektör tarafından çok sayıda fabrika ve işletme açılmıştır. Demir Döküm Fabrikası, Plastik Fabrikası, Hazır Beton Tesisi bunlardan bazılarıdır. Bu yapılan fabrika ve işletmeler, ilin nüfusunu nitelikli hale getirmiş ve 1983 yılından sonra girişilen “Orta Sınıf Yatırımcıları”na dayalı KOBİ yatırım ve işletmeciliğinde ciddi manada müteşebbis ve profesyonel yönetici yetiştirmiştir.
Daha sonra iç ve dış yıkıcı mihrakların ortaklaşa olarak 1984 yılından itibaren meydana getirdikleri terörist eylemler, Doğu Anadolu Bölgesindeki bütün iller gibi Elazığ ilini de vurmuş, ekonomik açıdan istenilen düzeye gelmesini önlemiştir. Kronik hale gelmiş işsizlik sorunu, gelir dağılımındaki dengesizlik ve bölgedeki diğer şehirlerden göç alması ilin ekonomik ve demografik dengesini olumsuz yönde etkilemiştir.
Nitelikli eleman için bile istihdam imkânlarının ne denli güç olduğu düşünülecek olursa, bu durum ilimizi bazı noktalarda olumsuz etkilemiştir. Göç edenlerin, kentte geçerli meslekler için gerekli niteliklere sahip olmamaları, gelir dağılımının düşmesinin ve ekonomik belirsizliğin en önemli nedenlerinden biridir. Gelir durumundaki belirsizlik, göç edenlerin kendi aralarında geliştirdikleri sosyal ilişkilerin, sıkı dokunmuş ilişki ağı niteliğinde olması nedeniyle, kapalı mahalle özelliği kazanmalarına yol açmış ve daha geniş toplum kesimleriyle bütünleşmelerine ket vurmuştur. Bu durum, sonuçta kentlileşme sürecini geciktiren etkenlerden biri olarak belirmektedir.
Bu durumun Elazığ için olumlu bir harekete dönüştürme imkânları elbette var. Konunun çözümü için Valilik, Belediye Başkanlığı ve diğer yerel resmi ve sivil STK’ların yapması gereken işler var. Zaten her geçen gün, Elazığ, tekrar yatırım yapabilir pozisyonuna dönmeye başladığı da müşahede edilmektedir.
Hem Osmanlı döneminde hem Cumhuriyet döneminde Elazığ bir kültür ve eğitim merkezi olduğu için beşeri sermayesi hızla artmıştır. Halen Elazığ’da ülke ölçeğinde bir hayli nitelikli insan mevcuttur.
Hazar Gölü dünyada eşine az rastlanır bir turizm potansiyeline sahiptir. Hazar Kayak Merkezi, Golan Kaplıcaları, Keban Baraj Gölü, 360 derece şehri seyredebileceğiniz tek nokta olan Anguzu Baba tepesi, görülmeye ve gezi yapmaya değer nitelikteki Ölbe Vadisi yatırım beklerken, tarihi ve coğrafik ihtişamı ile Harput’un, yerel yöneticilerin başarmaları halinde ulusal ve uluslararası turizme davetiye çıkaracağını rahatlıkla söyleyebiliriz.
Yer altı kaynakları zengin, iklim ve ulaşım imkânları uygun. Eğitim ve öğretimde kurumsallaşmış, iş gücü potansiyeli yüksek olan bu il, her türlü yatırıma uygundur.
“Elazığ ilindeki üretim potansiyeli dikkate alındığında, Tarım ve Hayvancılık, İmalat ve Madencilik sektörleri başta olmak üzere ekonomi ile ilgili doğrudan ve dolaylı tüm sektörleri üretime, büyümeye ve gelişmeye teşvik etmek gerekmektedir. Sektörlerdeki üretim artışı ildeki işsizlik gibi sosyal sorunların çözümlenmesinde oldukça etkili olacaktır. İlin ekonomik yapısı incelendiğinde sanayileşme çalışmaları zamanla toplum bilincine daha iyi yerleşecek, ildeki müteşebbisler ve müteşebbis ruhlu yatırımcılar iyi projeler üreterek bölge ve ülke ekonomisine olumlu etkide bulunacaklardır.”
Dört tarafı su ile çevrili olan Elazığ’ın içme suyu ve sulama problemi çekmesi genel olarak ilgili birim yöneticileriyle alakalı bir açmaz olup, yetenekli ve istekli yeni yöneticilerle bu problem rahat aşılabilir. Su sorununun çözülmesi, birçok sorunun da çözümünü beraberinde getirir.
Genelde Elazığ’ın, özelde Harput’un tüketim konusu olmaktan çıkarılması için amaçlar kadar araçların ve aktörlerin gerçekçi olarak belirlenmesi gerekir. Yıllardır bu konuyu keyifçilik haline getirip yalnızca beylik laflarla sadece kendilerine prestij sağlamakla uğraşan aktörlerle çözüm biraz zor görünüyor. Yeni seçilecek Elazığ Belediye Başkanı en kısa zamanda harekete geçmelidir. Eğer yerel yönetimler kendilerinden beklenen performansı sergileyemezlerse, tüketim kültürü artarak devam eder, dahası kültür bir “meta” haline gelir.
NEVZAT ÜLGER