DÜNYANIN GÜÇ DENGELERİ DEĞİŞİYOR
Yeni bir dünya kuruluyor. ABD’nin hükmettiği tek kutuplu bir dünya yerine, ABD’nin de merkezlerden biri olduğu, çok merkezli bir dünya kuruluyor.
Bu yeni merkezlerin başında Çin geliyor. Tabi AB. Belki ileride Hindistan.
Rusya hem Çin’le ittifak halinde, hem de Batı Asya’daki güçlerle (İran, Suriye vd) birlikte hareket ederek bir merkeze dönüşüyor.
Avrupa Birliği bir merkez gibi hareket etme eğilimine girdi. Kendi ordusunu kurmayı planlıyor. ABD’yle en temel konularda, örneğin İran konusunda karşı karşıya gelmekten çekinmiyor. Ya da ABD’nin itirazlarına rağmen Almanya Rusya ile enerji anlaşmaları yapıyor. Öte yandan bugün değilse bile Hindistan dev potansiyeliyle ve büyüme eğilimiyle bir başka merkez olacak gibi duruyor ortada. Özellikle yazılım alanında kayda değe işler yapıyor.
Sistemlerin üzerinde yükseldiği sütunlarda ve alternatif sütunlarda, ortaya çıkması muhtemel yeni bir dünya kuruluyor.
ABD’nin sistemi; Dünya Bankası, IMF ve Dolar saltanatı sütunları üzerinde yükselmişti. Şimdi Çin, IMF ve Dünya Bankası içindeki payını artırarak hem kendi etkinliğini yükseltiyor hem de ABD’nin etkinliğini azaltıyor.
Çin ayrıca IMF ve Dünya Bankası’nın karşısına, onlara seçenek olarak BRICS; Yeni Kalkınma Bankası ve Asya Altyapı Yatırım Bankası kuruyor. Bu konu incelemeye değer hakikaten.
Pek çok ülke de kendi arasında adım adım dolar yerine kendi milli paralarıyla ticaret yapma eğilimine girdi. Türkiye, İran, Çin ve Rusya bu işlemleri başlattı bile. Türkiye’nin dış ticaretinde bu rakam yirmi milyar dolar karşılığına ulaşıyor zannederim.
Ticarette ABD’nin sistemine alternatif bankacılık sistemleri ortaya çıkmaya başlıyor. Faizsiz sistem artık dünyada ciddi alıcı buluyor. Adına İslami sistem demeseler de, faizsiz kalkınma hamleleri bir hayli zamandır yapılıyor. “Risk Sermaye” şirketleri, ABD ve diğer AB ülkelerinde bir hayli revaçta.
Türkiye bu yeni dünyada yerini alacak mı? Elbette alacak. Sancılı bir süreç yaşasa da, yeni dünyada yerini alacak.
Burada önemli olan, bağımsız davranabilmenin gereklerini yapabilmek. Nedir o?
En önemlisi güçlü ve bağımsız ekonomidir. Ekonomisi bağımsız olmayan bir devletin dış politikada bağımsız hareket edebilmesi çok zordur. Özel sektörü güçlü, kamuya ait kurumları yeterli olan ülke dominant roller oynayabilir.
Tabi güçlü bir ordu caydırıcı seçenekler arasında bulunuyor. Ordudan maksat saygınlık uyandırmaktır. Yoksa saldırganlıkla ilgili değil elbette.
Dünyada en büyük merkez, en büyük askeri gücü olması nedeniyle hâlâ ABD’dir. Karşısındaki merkez ise Çin’dir. Görünen o ki; ABD ve Çin, iki kutuplu dünyanın kutuplarıdır. AB, Rusya ve Hindistan ise hem bu iki kutupla birlikte hareket eden ama hem de bu iki kutuptan bağımsız merkez olmak isteyen büyük güçlerdir.
Eski dünya olsaydı, ABD Suriye’yi işgal eder, yönetimi devirir, Suriye ekonomisini denetimine alır, Suriye’nin kuzeyinde özerk bir devlet kurar ve bölgeyi de bu gerçeğe mecbur ederdi. Ama yapamadı. Suriye’yi Irak gibi, Libya gibi işgal edemedi, Suriye’nin kuzeyinde yeni bir “butik devlet” oluşturamıyor artık. Tabi burada Türkiye’nin takındığı caydırıcı tavrın da önemli olduğunu bilmek gerekir.
Suriye uluslararası arenada Çin ve Rusya’nın desteğiyle direndi. Sıranın kendisine geleceğini gören İran’ın desteğini de ihmal etmedi. Suriye’nin direnmesi nedeniyle Rusya da sahaya indi ve ABD’yi adım adım çekilmeye zorlayan koşullar ortaya çıktı.
Türkiye hem bölgede hem dünya genelinde önem kazanmıştır artık.
NEVZAT ÜLGER