FİKİR DÜNYAMIZIN YILDIZLARI (l)
68 kuşağı denilen, genelde 1945 sonrası doğumlu olan üniversite gençleri, o yıllarda iki gurupta toplanmıştı. Bir gurup çeşitli fraksiyonları ile kendilerine genelde “sol” denilen guruptu. İkinci gurup, her tonu ile kendilerini “sağ” cenahta gören guruptu. O yıllarda basın-yayın hayatına daha çok sol gurup hakim olduğu için, 68 kuşağı hep sol olarak anılmıştı. Mehmet Ali Aybar, Behice Boran, Çetin Altan ve Sadun Aren gibi isimler hem önemli kalemşörlerdi hem de geniş halak kitlelerini etkileyebilen söz ustalarıydı. Müslümanlara ait olan; “Kula kulluk yetsin artık” mottosunu bu insanlar kullanıyorlardı o yıllarda. Zaten 1965 seçimlerinde TİP’in seçilmişleri de bunlar oluyordu.
Şimdi sağ ve sol kavramlarını daha çok fikir ve aksiyon dünyasının uzağında kalanlar kullanıyor. İdeolojiler biraz hükmünü kaybediyor.
O yılları takip eden zaman içerisinde ülkede yöneticilik yapan, fikir imal eden esas gurup ikinciler olmuştu. Yer yer Necip Fazıl ekolü, yer yer Nurettin Topçu ekolü, manevi kişilikler olarak; Hasip Efendi, Abdulaziz Bekkini, Mehmet Zait Kotku, Abdulhakim Arvasi hep bu dönemin imza sahipleri.
Orhan Okay, Ahmet Kabaklı, Mustafa İsen, Sedat Çelikdoğan, D. Mehmet Doğan, Ferruh Bozbeyli, Emin Acar, Atilla Maraş, Ezel erverdi, Mehmet Sılay, Ercüment Konukman, Mustafa Kutlu, İbrahim Çelik, Mehmet Kaplan, Hüseyin Hatemi, İhsan Sezal, Yılmaz Yalçıner, Rasim Cinisli, Atilla Koç aklıma ilk gelen isimler ve hepsi de ya 68 kuşağının insanları veya 68 kuşağına yön veren insanlar.
Ahmet Kabaklı, Mehmet Kaplan ve Orhan Okay 1940 sonrasında Topçu’nun halkasında bulunan isimler. O yıllarda Osman Yüksel Serdengeçti, daha çok Necip Fazıl’ın etki alanında ve kıvrak zekası nedeniyle ender bulunabilecek bir espri adamı. Çocuğu olmamıştı Osman Yüksel’in. Bu nedenle de; “Bu dünyada ne çektiysem iki İsmet’ten çektim. Biri hürriyetimi, bir zürriyetimi kesti” diyordu hanımın isminin İsmet olmasından dolayı. “Serdengeçti” dergisi bir zamanlar tıpkı “Büyük Doğu” gibi kapış kapış satılır ve okunurdu. Dergi fazla takibata ve kapatılmaya maruz kaldığından, abone sistemi ile çalışmazmış. Serdengeçti’nin ceketi belki buruşuktu, gözlükleri belki çok temiz değildi ama yüreği pırıl pırıldı. Önemli bir mücadele adamıydı merhum.
Nurettin Topçu belki de kalıcı düşünce ve hareket adamı yetiştiren önemli isimlerden biridir. Avrupa tahsilinde Sorbon’u birincilikle bitirdiği için, üniversite geleneği icabı olarak onu ödüllendirecektir. Kendisine altın saat mi yoksa ABD ve Kuzey Avrupa yolculu mu istersin diye sorarlar. O da başka tercih hakkım var mı diye sorar. Evet cevabını alınca; “Sorbon Üniversitesinin giriş ve çıkış kulelerinde 24 saat Türk bayrağı dalgalansın” der. Ve arzusu derhal yerine getirilir. Memleket ve bayrak aşkı işte böyle birisi Topçu.
Mesela Nurettin Topçu Kazanlı Abdulaziz Bekkini Hazretlerine intisap ederken; bu irtibata şahitlik eden Necmeddin Erbakan, Lütfi İkiz, Mehmet Şevket Eygi, Ferruh Bozbeyli, Emin Acar ve Rahmi Eray aynı sohbetin ve aynı kapının aşinalarıydı. Hep aynı çeşmeden su içen insanlar. Bu insanların hepsi de bu ülkede hep “önde” olmamışlar mıdır?
O yıllarda hakim kanaat; “Türkiye’nin dertleri de var, imkanları da. Fakat teorisi yok.” Sonra bu isimlerden bazıları Türkiye’nin kalkınmasına, dünyada ve özellikle İslam coğrafyasında kalıcı izler bırakmasına olumlu hamleler gerçekleştirdiler. Necmettin Erbakan ve Turgut Özal bu iklimin önemli isimleriydiler. Meşhur D-8 projesini hayata geçiren Erbakan’a bu fikri şekillendiren teorisyen, yukarıda ismi geçen Sedat Çelikdoğan’dı.
Türkiye Yazarlar Birliği Onursal Başkanı D. Mehmet Doğan, Nurettin Topçu için “iflah olmaz bir Mehmet Akif hayranı” diye tanımlama yapıyor.
NEVZAT ÜLGER