S-400’LER GELDİ
Gelecek mi, gelmeyecek mi tartışmaları devam ederken, stratejik koruma aracı olan S-400’ler gelmeye başladı. Bu mesele ülkemize yönelik saldırıları caydırıcı bir işlev görmesi açısından oldukça önemli. Hayırlı olsun.
Bir kısım insanlar hala körü körüne ABD veya Rusya ya da Çin taraftarı olmayı maalesef terk edemedi. Halbuki bir ayağımız Türkiye’de olmak kaydı ile dünyanın bütün merkezlerini ziyaret etmekte çok faydalar var.
Türkiye aktif denge politikası izleyerek aslında dost ve düşmanın dikkatini çekiyor. Buradaki temel öznenin R. Tayyip Erdoğan olduğunu bilmek yetmez, onun aynı zamanda hedef haline geldiğinin nedenlerini de iyi görmek gerekir. Çünkü ABD bu güne kadar bu ülkeye çok şeyi şöyle ya da böyle yaptırabiliyordu. İlk defa ABD kurduğu uzun bir baskıya rağmen istediğini yaptıramadı. Bunu elin adamı anladı ama bizde hala anlayamayanlar var.
Ülkeyi olayların içine çeken Batı, hemen patriyotları geri çekmemiş miydi? Patriyotu geri alıyor, F-35’leri vermiyor, ardından da parmak sallayarak S-400’leri alma diyor. Halbuki, 2011 yılında başlayan Suriye iç savaşının ardından Türkiye hava savunma sistemi için 2013 yılında ihale açmıştı. Batılı ülkeler ve ABD yüksek teklif vermişler, Çin uygun teklif vermişti ama ABD baskısı sonucunda anlaşma imzalayamamıştı.
S-400 geldi. Şimdi sistem kurulduğu zaman, 600 kilometre genişliğinde bir alanda radarlar, 400 kilometre genişliğindeki bir alanda da füze sistemi etkili olacağından caydırıcılığı su götürmez.
Türkiye’nin takip ettiği dengeli ve çok seçenekli dış politika hem semeresini vermiş hem de ülke insanının gururunu okşamıştır.
Takip edilen dengeli politika sonucunda, Türkiye, sıkıştırılmak istenirse ABD’yi ve Batı’yı; Suriye, İran ve Irak üzerinden zora sokabilir. NATO bile çok ciddi bir krize girebilir. Kartlar yeniden karılıyor. Türkiye’nin hedefi; önümüzdeki 30 yılda dünyanın ilk on devleti arasına girmek.
*
MEHMET ŞEVKET EYGİ’Yİ UĞURLADIK
Bu ülkenin yetiştirdiği önemli mütefekkir ve entelektüellerinden biri olan Mehmet Şevket Eygi 86 yaşında vefat etti. Fatih Camii’nde kılınan cenaze namazına Cumhurbaşkanı Erdoğan başta olmak “devlet ve millet” katıldı.
Zengin bir kütüphanesi olan Şevket Eygi bu kitaplarını Cumhurbaşkanlığı Kütüphanesine bağışladı. Onun estetiğe verdiği önemi bilenler birçok da tablosunun olduğunu tahmin edebilirler. Bu tabloları da külliyeye hediye etti.
Benim yaşıtlarım Eygi’yi en fazla BUGÜN gazetesinden bilirler. Bu gazete aracılığıyla bazen Müslümanları toplu sabah namazlarına davet ederdi.
- Şevket Eygi; kelimenin tam anlamı ile şehirli bir Müslüman’dı. Hem de fikri hür, fakat yalnız bir şehirli Müslüman’dı. Galiba entelektüel olmanın cilvelerinden biri de yalnız yaşamayı göze almak.
Yayımlanmış çokça eseri olan M.Şevket Eygi elli yıllık gazetecilik hayatıyla fikir dünyasına bir hayli katkı sağlamıştı.
Allah rahmet etsin.
*
Esasen son hafta içerisinde bayağı gündem olan “İstanbul Sözleşmesi” hakkında da bir şeyler yazmak gerekir. Sözleşmenin ruhu için E. Yıldırm, Yeni Şafak gazetesinde hüküm vermiş; “mazinizi unutun, feminizmle felaha erin” çağrışımı için yapılmıştır diyor. Elbette olumlu ve olumsuz pratikleri olan bir anlaşma da olsa, neticede bu toplumun değer yargılarını dikkate almak durumundadır. Rahmetli Cemil Meriç, feminizm konusunda hiç de güzel şeyler söylemiyordu.
Dikkatli olmak gerekir; birçok kişi ve kuruluş topluma ideolojiler dayatabilir. Oysa toplum artık düşünüp sorgulamayı biliyor. Onun için hangi cenahtan olursa olsun, bu topluma birtakım ideolojileri ve ezberleri dayatmaktan vazgeçmelidir.
NEVZAT ÜLGER