VATAN YALNIZ MEHMET’İN ANASI DEĞİLDİR!
Bazı değerler kendilerini daha değerli olana feda edebiliyor. Kişi kendisini ailesine, aile kendisini vatana, birey gelirinin bir bölümünü yardım kuruluşlarına feda edebiliyor. Hayat biraz da fedakarlıklarla güzelleşiyor.
Bundan dolayı da Orhan Veli; “Neler yapmadık biz bu vatan için/ Kimimiz kılıç salladık, kimimiz nutuk attık” diyordu. Tevfik Fikret daha farklı bakıyordu olaya; “Vatan için ölmek de var, fakat borcun yaşamaktır” şeklinde şiirler yazıyordu.
Aslında biz roman kahramanlarını ve şiirlere konu edilen bireyleri genellikle edibin veya şairin şahsında görebileceğimiz gibi, bazen de şiir veya roman kahramanları olan karakterleri yazarının üstüne çıkmış da görebiliyoruz. Ahmet Hamdi Tanpınar’ı Mahur Beste’de değişik pozisyonlarda görmek çok kolaydır. Yazar orada bazen Doğu’lu bazen de Batılı pozisyonundadır. Hatta bir başka yerde; “bir gözüm ağlarken bir gözüm güler” cümlesini sosyolojik şartlar için kullanmaktadır. Çünkü o yıllarda Batılı olmak bir devlet politikası olduğu için ona uymak durumunda kalırken, diğer yandan da içinde doğup büyüdüğü ve halen yaşadığı toplumun “bize” özgü bir örfünün olduğunu düşündükçe ikilem içerisine düşmektedir.
Nobel ödülü sahibi de olan Orhan Pamuk, dünya medyasına konuşurken, Türk romanının önemine vurgu yapar ve Türk romanında da Ahmet Hamdi Tanpınar ismine dikkat çeker. Daha da önemlisi hiçbir komplekse ve kıskançlığa düşmeden, yazarın “Saatleri Ayarlama Enstitüsü” romanına zomlama yapmıştı. Bu romandaki felsefi derinliğin kolay kolay diğer eserlerde bulunamayacağına vurgu yapmıştı.
Meşhur olmuş olan geçmişteki ve günümüzdeki şair ve yazarlar, doğrusu bu üne kolay erişmemişlerdir. Evet, bu insanların bu noktalara gelmesinde belki birilerinin desteği vardır ama sürekli destekle yükseklerde durmak zannedildiğinden daha zordur.
Günümüz dünyasında ideolojiler eski etkili konumlarını artık kaybediyor. Belki “yanaşma” olmaya teşne epey bir yazar-çizer kitlesi var ama onlar da kendilerini buna mecbur hissedenlerdir. Çünkü bir kısmı paraya kavuşmak için yanaşmalığa evet diyor. Bir kısmı toplumda görünür olmak için başkaca yeteneğinin olmadığını görüyor. Bir kısmı da maalesef vekalet işçiliğinin karşılığını ödemek zorunda hissediyor kendisini. Zaten bu gurupların ülkeye artı bir değer kattığından değil, toplumsal çıtayı düşürmelerinden söz edilebilir.
Çapsız ve demode fikirler üzerinden yürüyerek şiir yazmak da, roman yazmak da, günlük yazılar yazmak da bu toplumun önünü tıkamaktan başka bir işe yaramaz. Çünkü kendisine uyan az bir kitle de olsa, zavallılar ancak arkaik bir toplumda yaşamaya devam ederler.
Geçen yazıda belirttiğim Akif’e ait olan dört önemli sıvı vardı hani;
-Ter,
-Gözyaşı,
-Kan,
-Mürekkep.
Bu dörtlüğü konumuzla irtibatlandırırsak; mürekkebi kullanırken ter dökmek ve merhamet gözyaşı içinde vatan için kan dökmenin önemini iyi kavrayıp, yanaşma olmaya değil, “şahsiyet” olmaya gayret etmek gerekir.
NEVZAT ÜLGER