YENİ OLİGARŞİ ADALARI OLUŞMASIN
Oligarşi, geçmişte yalnızca devlet yönetimine çöreklenmiş bir avuç eliti anlatmak için kullanılırdı; İslamcılar, ANAP, RP ve AK Parti iktidarı en çok da Tek Parti ideolojisinin ürettiği oligarşik yapı ile mücadele etti.
Günümüzde şartlar oldukça değişti. Siyasal alanda gençlerden ihtiyarlara kadar yeni Türkiye her türlü oligarşiyi reddediyor. Bir adım daha atalım dilerseniz; toplum artık siyasal partiler tarafından kendilerinin “müşteri” olarak görülmesinden rahatsız oluyor ve başka adreslere gitmekte tereddüt dahi etmiyor.
Üniversitelerde, çalışma hayatında, arkadaşlık gruplarında, bürokraside, devlet idaresinde, parti yönetiminde oligarşi adalarına anında refleks geliştiriyor. Herkes kendisini toplumun bir ferdi olarak görmelidir diyor ve ekliyor; “doğuştan getirilen özellikler üzerinden” çaka satılmasından nefret ediyor.
Toplum dar alanda oluşan güç merkezlerine, bir kişinin birkaç görev üstlenmesine, başarısızın ödüllendirilmesine karşı anında örgütlenip cephe alıyor. Sanal alemde hiçbir şey gizli kalmıyor. Kaybedenler bu durumu bir daha düşünmelidirler.
İnsanlar yetenekleri ve donanımlarıyla iş bulmayı, kamuya yerleşmeyi, yükselebilmeyi istiyor. Her birey toplumda birinci sınıf kabul edildiğine göre, özel bir durum arz etmeyen kadrolar için yazılı sınavın ardından mülakatın bir sınav olmadığına inanıyor.
Hangi alanda olursa olsun, iltimas, ehliyetsizin yükseltilmesi gibi konular kesinlikle tolere edilmiyor. Robin Hud’lar toplumda tekrar iltifat görüyorsa, iki kere düşünmek gerekir.
Yeni siyasal alanın yeni aktörlerinin yaşlıları bile ergen birey psikolojisine sahip, dikte edilmesinden, ötekinin hep ben bilirim ve sadece ben yaparım tezinden hoşlanmıyor. “Ben de yaparım”, yeni siyasal alanın ve yeni yetişen neslin iddiası. Kibir, üstencilik artık bir uzaklaşma nedeni haline geldi bile.
Geçmişte biraz da mecburiyet etiği uyarınca “tek sesli” dünyada, iletişimin gelişmediği dönemlerde retorik ve romantik duygusallık iş yapıyordu. Artık insanlar söylemlerin, tekliflerin, çatışmanın nedenini soruyor, sorguluyor. Bilgiye ulaşma günümüzde her taraftan akan bilgilerin sağlamasının yapılmasıyla gerçekleşiyor. İnsanlar tek kanal izlemiyor.
Asgari müştereklerimizi çoğaltmalıyız, yeni birey türü bunu kabullenecek hazır bulunuşa sahip. Bu amaçla esas rakip kodlamasını daha çok Türkiye ve millet kimliğimize karşı dış bağlantılara odaklamak gerek. Devletin mağdur üretmemesine, mazlum inşa etmemesine, memnuniyetsizliği artırmamasına yoğunlaşmalı, zira devlet bir çatı örgütlenmesidir. Devlet rıza inşa edip, mutabakat kurandır, dışlamaz içeri alır herkesi. Son yetmiş yıldaki gerekli sıçramayı yapamadıysak bu konuyu biraz daha düşünmeliyiz. İnsanlar artık sorguluyorlar. Dava, beka, düşman kavramlarını rastgele kullanmak, bu kavramları da profan hale getirebilir mi acaba?
Kurumların çalışması kifayetsizlerle değil ehliyetlilerle olur. Yeni siyasal alandan beklenti, bulunduğu kurumu götürebileceklerin seçimine yönelik olmalıdır. Adam tayin edildiği görevin tanımını ve işleyişini henüz bilmiyorsa, ister müdür olsun, ister müdür tayin edici, ne fark eder?
Yeni siyasal alana göre kurumlar, devlet mekanizması, tüzel kişilikler yeniden organize olması gerekir. Yeni siyasal alanı, müzakereci, katılımcı, alçak gönüllü, sade, insanları ret ve inkâra değil, tanımaya yönelik bakış açısı getirerek genişletebiliriz diye düşünüyorum.
NEVZAT ÜLGER